GençVeteriner | Veteriner Hekimlik ve Evcil Hayvan Portalı
Veteriner Hekim ve Evcil Hayvan Platformu

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı C!LG!N_17

  • Aktif Üye
  • *
    • İleti: 174
    • Teşekkür: 49
    • Cinsiyet:Bay
  • Sınıf: Mezun
  • Üniversite: Yüzüncü Yıl
7. ARI AİLESİ
Arılar, koloni ya da kovan adı verilen topluluklar halinde yaşayan sosyal böceklerdir. Diğer sosyal hayvanlarda olduğu gibi bal arılarında da koloniyi oluşturan bireyler değil, koloninin kendisi işlevsel bir birimdir. Bazı amaçlarla bir koloniyi oluşturan ana arı, işçi arı ve erkek arı ayrı ayrı ele alınırlarsa da koloni yaşamını mümkün kılan ve arıcılığı uygulanabilir yapan bunların aralarındaki ilişkilerdir.
7.1. Ana arı
Kraliçe arı olarak da anılan ana arının en önemli görevi yumurtlamaktır. Ana arı kovandaki bütün birimlerin anası ve gerçek dişisidir (Şekil 3). Döllenmiş yumurtadan çıkan ve diploid olan ana arı kovandaki arıların en irisidir. İşçi ve erkek arılardan uzun fakat erkek arıdan daha dardır. Diğer arılardan daha koyu renklidir. Kanatları boyuna göre biraz kısadır, vücudunu örtemez, karın kısmı uzundur ve yumurtlama mevsiminde daha da uzar. Arka ayaklarında polen sepeti bulunmaz. Eğri bir iğnesi vardır, insanları genellikle sokmaz, iğnesini rakip ana arılar için kullanır. Mum salgı bezleri yoktur. Yavruları besleyemez ve kendisi için besin hazırlayamaz, genç işçi arılar tarafından beslenir ve korunur. Gece gündüz özenle bakılır ve özel arı sütü verilir. Ana arının vücut uzunluğu 18-20 mm kadardır.
Kovan içerisinde iyi bir işbirliği vardır. Bu düzenin sağlanmasında ana arının rolü büyüktür. Ana arı ağız çevresindeki bezlerden bazı kokular salgılamaktadır, bunlara feromon adı veriyoruz. Bu feromonlardan 9-oxodec 2-enoic asid ve 9-hydroxodec 2-enoic asid “cinsel feromonlar” veya “toplanma feromonları” adıyla anılır. Bu feromonlar; işçi arıları cezbederek arı ailesini bir arada tutar, erkek arıyı cezbederek çiftleşmenin gerçekleşmesini sağlar, işçi arıların yeni ana arı veya yüksük üretmelerine engel olur, herhangi bir işçi arının yumurtlamasını engeller, kovana girebilecek yabancı arıların tanınmasını sağlar.
Ana arı çerçeve üzerinde ağır hareket eder fakat gerekirse hızlı da yürüyebilir. Yumurta bırakacağı gözler işçi arılar tarafından temizlenmiş ve cilalanmış olmalıdır. Ana arı yumurtlamadan önce başını petek gözüne sokar, gözün temiz olup olmadığını, yumurta bulunup bulunmadığını kontrol eder daha sonra karın kısmını petek gözüne sokarak 9-12 saniye içerisinde yumurtlar. Ana arı genellikle ortadaki peteklerin orta kısımlarına ve genellikle geceleri yumurtlar. İlkbahar ve yaz mevsiminde devamlı yumurtlar, yavru çıkarılması ve yumurta geliştirilmesi işleriyle uğraşmaz.
Yumurtalar petek gözlerine normal olarak birer tane konulur. 0.1 mm kalınlığında ve 1.5 mm boyunda sosis ya da beyaz iplik parçası şeklindedir. İlk gün dik, 2. gün biraz yatık ve 3. gün tamamen yatık durumdadır. İlk 3 gün arı sütü ile beslenir. Ana arı olacak yumurtalar 8. güne kadar arı sütüyle beslenmeye devam edilir. Yeterli arı sütü ile doldurulduktan sonra göz kapatılır. 16. günde ana arı çıkar.
Bir kovanda, kaybolan ana arı yerine yenisini üretmek, mevcut ana arıyı değiştirmek veya oğul elde etmek amacıyla ana arı yetiştirilir. Yeni çıkan ana arı önceleri ilgi görmez, hizmet kadrosu oluşuncaya kadar kendi kendine 3-4 gün bal yiyerek beslenir. Bu durumda ana arının karnı çekik ve kısa, kendisi küçüktür. Gözden çıkışını takip eden 3-5 gün içerisinde uçma talimlerine başlar, bu uçuşlar 10-30 dk sürer. Daha sonra çiftleşme uçuşuna çıkar.
Genç ana arılar hayatları boyunca sadece bir dönem çiftleşirler. Bu dönem 24 güne kadar uzayabilir. Gerçekte ana arıdaki çiftleşme arzusu 12-13. günden sonra azalır. Normal olarak 20. güne kadar çiftleşmeyen ana arılar damızlıkta kullanılmamalıdır. Genç ana arılar kovan dışında ve uçarken çiftleşirler, çiftleşme uçuşu 12-17 saatleri arasında olmakla birlikte genellikle saat 14-16 arasında yapılır. Bir çiftleşme süresi 5-30 dk sürer. Hava sıcaklığı 20 °C’nin üzerinde ve rüzgarsız olmalıdır. Çiftleşmek için bazen 16 km kadar yol aldıkları gözlenmiştir. Ana arılar genellikle iki kez çiftleşmektedirler. Ana arı çiftleşme döneminde 3-4 hatta 7-10 erkek arı ile çiftleşebilir. Çiftleşmeler genellikle birbirini izleyen günlerde olmaktadır. Fakat aynı gün içinde farklı saatlerde de yapılabilir. Çiftleşmeden sonra ana arının arkasında görülen erkeklik organı çiftleşmenin başarılı olduğuna işarettir. Kovana geri gelen ana arının çiftleşip çiftleşmediğini ana arının arkasındaki erkeklik organından anlayan işçi arılar ana arıyı hemen kabul ederler ve özel bir özen gösterirler.
Çiftleşmeden sonra spermanın spermatekaya ulaşması için geçen zaman ortalama 24 saattir. Çiftleşmesini tamamlayan ana arı 2-4 gün içinde yumurtlamaya başlar. Bu süre 1-8 gün arasında da değişebilir. Bir çiftleşmede sperma torbasına düşen sperma 3-4 yıl boyunca üretilecek yumurtaları döllemeye yeterlidir. Yeterli sperma depolayamayan ana arı 2. kez çiftleşmeye çıkmaktadır, ancak ana arı yumurtlamaya başladıktan sonra genellikle başka bir çiftleşme uçuşuna çıkmamaktadır. Ana arı 5-6 yaşına kadar yaşar, ancak 3 yaşına gelmiş bir ana arının sperma kesesindeki spermatozoitler azalacağı için dölsüz yumurta bırakmaya başlar ve dölsüz yumurtalardan erkek arılar çıkar. Sonuç olarak tüketici erkek arıların artması ve üretici işçi arıların azalması sonucu bal verimi düşer, işçi arı üretilmediği için kovan zayıflar, zayıf kovanlar kendilerini arı zararlıları ve hastalıklarına karşı koruyamaz, hastalıkların ve zararlıların diğer kovanlara bulaşmasına ve yağmacılığa neden olur, hatta ölür. Bu nedenle kovanın ana arısı 2 yılda bir değiştirilmeli yani gençleştirilmelidir. Kovanların sicil defterlerinin tutulması ana yaşını belirlemede en güvenilir yoldur. Ancak sicil defteri tutulmayan işletmelerde ana arının yaşını pratik olarak belirleyebilmek de mümkündür. Yaşlı ana arıların göğsündeki ve bilhassa sırtındaki kıllar dökülmüş, karnı sarkmış, hantallaşmış ve kanat uçları pürtükleşmiş olur. Petekler incelenerek de ana arının yaşı hakkında hüküm verilebilir. Yumurtalar peteklere gelişi güzel dağıtılmış veya bırakılmışsa, bir gözde birden fazla yumurta varsa, yavrulu gözlerden erkek arılar çıkıyorsa, yeterli miktarda işçi arı yumurtası bulunmuyorsa ana arı yaşlanmaya başlamıştır. Kovanın oğul çıkarmaya teşebbüs etmesi de ana arının yaşlanmasından kaynaklanabilir.
İyi bir ana arı günde ortalama 1500 yumurta bırakmalıdır. Bu rakam bazı ırklarda 3000’e kadar çıkabilir. Ana arının bir günde yumurtlayabileceği yumurtaların ağırlığı kendi ağırlığı kadardır. Yumurtlamaya iklim, mevsim, kovan içi sıcaklık, ana arının yaşı ve beslenmesi etkili olmaktadır. Dışarıda bulunan polen kaynaklarının zenginliği ana arının yumurtlamasını olumlu yönde etkiler ve ana arı yumurta miktarını hemen hemen buna göre ayarlar. Ana arı beslenip büyütülebilecek kadar yumurta bırakmaya dikkat eder. Ana arı bütün bir yıl yumurtlar fakat Kasım-Aralık aylarında birkaç hafta için yumurtlamayı keser. Daha sonra gerekli gördüğü miktarda yumurtlamaya devam eder. İyi bir ana arı yılda 200.000 yumurta bırakabilir.
Ana arı küçük petek gözlerine döllü, büyüklerine ise dölsüz yumurta bırakır. Döllü yumurtalardan işçi dölsüzlerden ise erkek arılar meydana gelir. Ancak bazı hallerde büyük ve küçük iki petek gözü yanyana olduğunda ana arı şaşırıp büyük göze döllü yumurta bırakabilmektedir. Böylece arı ailesindeki erkek dişi oranını küçük ve büyük petek gözleriyle işçi arılar tayin etmektedir. Ayrıca herhangi bir nedenle kovanda ana arının bulunmaması durumunda işçi arılar hemen bir ana arı gözü (yüksük) oluşturarak döllü yumurtalardan birisini bu göze taşırlar ve ana arı adayını arı sütüyle beslerler.
Ana arı ile ilgili bulgular ve değerlendirilmesi:
-Kovan açıldığı zaman kovandaki ergin arı az, yavrular hiç yoksa ya da çok az ise, ana uzun süre önce ölmüş demektir.
-Kovanda mühürlenmiş yavru gözleri var, fakat genç yavru ve yumurta yoksa ana arı yakın bir zamanda ölmüştür.
-Yumurtalar düzensiz, gelişi güzel ve dağınıksa, aynı zamanda erkek arı gözlerine de rastlanırsa ana arı yaşlanmıştır.
-Kovanda ana arı ve yavrulu çerçeve mevcut, ama ana arı düzensiz yumurtluyorsa, yani bir çerçeveyi doldurmadan diğerine atlıyorsa yaşlanmıştır ya da genetik kapasitesi düşük demektir.
-Kovanda yavru yok, fakat henüz fazla irileşmemiş bir ana arı varsa kovan anasını değiştirmiştir. Yakın bir gelecekte bu ana çiftleşerek yumurtlamaya başlayacaktır.
-Kovandaki arı populasyonu iyi, kuluçkalıktaki petekler kapalı yavru gözler ile kaplı ise ana gen ve iyi demektir.
7.2. İşçi arılar
Arı ailesinin en büyük topluluğunu teşkil eden işçi arılar döllenmiş yumurtalardan çıkarlar ve diploid kısır dişilerdir. Vücut uzunlukları 14-15 mm’dir (Şekil 3). Kanatları karınlarını örtecek kadar uzundur. Koloninin devamını sağlayan her türlü içgüdüsel ve yapısal yeteneklere sahiptir. Kendi aralarında iş bölümü yapmak suretiyle çeşitli işleri düzen içinde yürütürler. Bazı organları ana arı ve erkek arıdan farklı yaratılmıştır. Arka bacaklarında çiçek tozlarını yükleyip kovana taşımalarını sağlayan etrafı kıllarla çevrili polen sepeti bulunur. Arka bacaklarda fırça ve tarak tabir edilen kısımları vardır. Kovandaki sayılar 20-30 bin civarındadır, bu sayı 15-80 bin arasında değişebilir. İğnesi tırtıklıdır, soktuğu yerden geri çıkaramaz, iğne iç organlarla birlikte girdiği yerde kalır, bu da ölümüne sebep olur. Gelişmemiş yumurtalıklara sahiptir. Kovanda herhangi bir nedenle ana arı bulunmadığı ve ana arı üretiminde kullanılabilecek yumurta olmadığında bazı işçi arılar ana arı görevini üstlenerek yumurtlamaya başlar. Dölsüz olan bu yumurtalardan sadece erkek arılar çıkar, bu da kovanın kısa zamanda ölümüne neden olur. Buna benzer işçi arılara yalancı ana, kovanlara ise erkeklemiş kovan denir.
İşçi arı oluşacak larvalar yumurtadan çıktıktan sonra ilk üç gün arı sütü ile beslenir, 8. güne kadar bal ve polen karışımıyla beslenmesine devam edilir. 8. günde gözler kapatılır 21. günde işçi arılar çıkar. Gözlerden çıkan işçi arılar ilk gün kendilerini temizler, yavru peteklerinin üzerinde durarak yavrulu peteklerin ısınmasını sağlarlar. 2-3 günlükken yaşlı işçi arılar tarafından beslenirler, çevreye alışırlar ve ana arının yumurtlayacağı gözleri temizleyerek cilalarlar. 4-6 günlük olunca polen ve bal karışımıyla yaşlı larvaları beslerler. Bu sırada almış oldukları polen sayesinde, arı sütü salgılayacak olan yutak bezleri gelişir. 10-13 günlük oluncaya kadar genç kurtçukları ve ana arı larvalarını arı sütüyle beslerler. Genç arılar her bir larva gözünü, kapatılıncaya kadar yaklaşık 10.000 defa ziyaret ederler. 12-18. günlerde kovan temizliği, havalandırma, mum üretimi ve petek yapımı, 18-20. günlerde kovanı dış tehlikelerden korumak amacıyla bekçilik görevlerini üstlenirler. 20 gün boyunca kovan içi görevlerini tamamlayan genç arılar 21 günlük olduklarında nektar, polen, propolis ve su toplama işleri gibi kovan dışı görevlere başlarlar. Hayatlarının son iki haftasını da bu işlerle geçirirler. Mart ayında gözlerden çıkan işçi arılar 35 gün, Haziranda çıkanlar 28 gün, Eylül ve Ekim aylarında çıkanlar da 304 gün yaşayabilirler. Uzun ömürlü olmalarının nedeni kış mevsimi boyunca dışarıda çalışmamaları ve kovan içinde fazla hareket etmemeleridir.
İşçi arılar görevlerine göre evci ve tarlacı arılar olmak üzere ikiye ayrılırlar. Tarlacı arılar da keşfedici ve toplayıcı olarak sınıflandırılırlar. Arılar saatte 20-25 km hızla uçarlar. Ancak bu hız rüzgara bağlıdır ve 40 km’ye kadar çıkabilir. Besin kaynağının rüzgarsız ve sakin bir yerde olmasını tercih ederler. Günde ortalama 10-15 sefer yaparlar sefer sayısı 4-110 arasında değişebilir. Kovanlarından 15 km kadar uzağa gidebilirler. Hava sıcaklığı 8 °C’nin altına düştüğünde çalışmazlar, en uygun hava sıcaklığı 16-32 °C’ler arasıdır. Sıcaklık 34 °C’nin üstüne çıktığında çoğunlukla su taşırlar.
Kovan içindeki sosyal düzenin bozulmaması ve ailenin gücünü kaybetmemesi amacıyla yaşlı arılar ile sakat ve işe yaramaz genç arılar kovan dışına atılır. Bu durum ana arı için de geçerlidir. Kovan içindeki böcek ve zararlılar da dışarı atılır, dışarı atılamayacak kadar büyükse bozulup kokmaması ve hastalıklara neden olmaması için propolisle sıvanır ve mumyalanır.
7.2.a. Mum ve petek yapımı
Mum yapımını gerçekleştiren işçi arılar 12-18 günlük yaştadır. Balmumu üretimi için kovan sıcaklığının 35 °C veya fazlası olması gerekir. Balmumu üretecek arılar karınlarını bal ile doldururlar, birbirlerine tutunup salkım oluştururlar. Karın halkalarından pulcuklar halinde çıkan balmumunu diğer işçi arılar ağızlarına alıp yumuşatırlar, gerekli şekli vererek çerçeveye takılan temel petek üzerine petek gözlerini inşa ederler. Peteklerin kalınlıkları 25 mm’dir. Bir peteğin yüzeyindeki gözler 25 mm’de 5 adet ise işçi arı gözü, daha az ise erkek arı gözü olarak imal edilmiştir. Alan olarak 1 dm²’de 857 göz varsa işçi arı gözü 520 göz varsa erkek arı gözüdür. Erkek arı gözleri peteğin yan ve alt taraflarında bulunur. Petek gözleri altıgen şeklindedir. Peteklere depolanan balın dökülmemesi, larvaların gözlerden düşmemesi ve larvaları beslemek için verilen arı sütü vb sıvıların dökülmemesi için gözler yukarı doğru 9-14x meyilli olarak inşa edilmişlerdir.
7.2.b. Bekçilik görevi
Kovanı dış tehlikelerden korumak ve zaman zaman havalandırmayı sağlamak amacıyla 18-20 günlük arılar kovan uçma deliğinin iç kısmında bekçilik yaparlar. Herhangi bir tehlikeye karşı hazırlıklıdırlar. Kovana dışarıdan gelen arının kokusunu kontrol ederler, gelen arının kokusu kendi kovanlarının veya ana arının kokusuna benziyorsa veya gelen arı nektar, polen veya su gibi yükle gelmişse kovana girmesine müsaade ederler. Kokusu yabancı olan arıyı bal veya polenle yüklü olması durumunda kabul edebilirler. Kovan uçma deliğine yaklaşan yabancı canlıları fark ettiklerinde saldırırlar, gerekirse sokarlar. Kovanlarına yapılacak ani sert hareketleri ve saldırıları diğerlerine hemen iletirler. Sokan ve iğnesini kaybeden arıdan izopentil asetat yapısında bir madde yayılır. Bu maddeye “alarm feromonu” adı verilir. Bu kokuyu hisseden diğer arılar yakınlarında saldırılması gereken bir tehlikenin var olduğunu anlarlar ve kokunun kaynağına doğru saldırıya geçerler. Arılar bazı kokuları hiç sevmezler. Sevmedikleri kokuların alarm feromonu kokusuna benzer olduğu tahmin edilmektedir. Tecrübeli arıcılar, arıların bazı insanların kokularını hiç sevmediklerini, bu insanların arılara yaklaşmaları halinde ölümle sonuçlanabilecek saldırılara uğradıklarını -hatta ağız ve burun deliklerinin arılar tarafından tıkanacak şiddette saldırıların olabildiğini- anlatırlar. Bekçilik görevi, zayıf kovanlarda gerektiği gibi yapılamadığı için yağmacılık olayları görülür. Sarıca arı ve Eşek arısı gibi yabani arıların saldırılarından kendilerini koruyamazlar, mum güvesini engelleyemezler. Dolayısıyla kovanlar daha da zayıflayarak ölürler.
Kovanın havalandırılması gerektiğinde uçma deliğinin biraz dışına çıkan bekçi arılar başları kovana dönük, karınları yukarı dikilmiş halde dururlar, kanatlarını süratli bir şekilde devamlı çırparak havalandırmayı sağlarlar.
7.2.c. Su taşınması
Su, larvalara yedirilecek besinlerin ıslatılması, sıcak havalarda kovan ısısının ayarlanması ve kendi ihtiyaçları için taşınır. Genellikle su nektarın bol olmadığı zamanlarda, nemli topraktan, dere, çay, pınar gibi kaynaklardan, göl, havuz ve arılığa yerleştirilmiş suluklardan alır. Arı su getirdiğini anlatmak için dansını yapar ve diğer arıları haberdar eder. Kötü hava şartlarında kullanmak için su depolarlar. Bir arı su için günde 50-100 arasında sefer yapar.
7.2.ç. Propolis taşınması
Arılar uçma deliğini küçültmek, diğer delik ve çatlakları kapatmak, çerçeveleri oynamaması için yapıştırmak, örtü tahtalarının aralarını doldurmak, örtü tahtalarındaki havalandırma deliğini kapatmak ve kovandan dışarı atılamayan yabancı ve zararlı maddeleri mumyalamak amacıyla propolis kullanırlar. Reçineli bir madde olan propolise "eğin mumu" da denilir. Tıpta antiseptik olarak, dericilikte ve tahta işlerinde parlatıcı olarak kullanılır. Keman yapımında da kullanılmaktadır.
Propolis, bitkilerin filiz ve tomurcuklarında oluşur. Sıcakta yumuşar, soğukta katılaşır, erime noktası balmumunun altındadır. Sarı, gri, kahverengi ve kırmızı renkte olabilir. Sıcak havalarda eriyerek yapışkan bir hal alır, kovana, çerçevelere, aletlere ve arıcının eline bulaşır, çalışmayı güçleştirir. Temizlemek için alkol ve kolonya kullanılabilir. Alkolde kısmen, eter ve kloroformda tamamen erir. Kovan ve çerçeveler temizlenirken balmumuna karıştırılmamasına dikkat edilmelidir. Kışa hazırlık amacıyla özellikle sonbaharda toplanır. Arılar propolisi taşımak için polen sepetlerini kullanırlar. Yapışkan bir madde olması nedeniyle toplanması ve boşaltılması oldukça zordur. Propolis toplayan arı yükünü evci arıya yaklaşık 30 dakikada aktarabilir. Genellikle 10-14 saatleri arasında toplanır. Havaların sıcaklığına bağlı olarak daha erken veya daha geç saatlerde de toplanabilir. Arı propolisi depo etmez, ihtiyaç duyuldukça toplanır.
7.2.d. Polen toplanması
Polen çiçek tozudur. Arıların ekmeğidir, kendisi yer yavrularına yedirir, fazlasını da depolar. Arı çiçekten üst çenesiyle kopardığı polenleri alt çenesiyle diline alır, biraz ıslatır, orta bacakları yardımıyla arka bacaklarındaki polen sepetine yerleştirir. Vücuduna ve diğer bacaklarına bulaşan çiçek tozlarını bacaklarını birbirine sürterek fırça ve tarakları yardımıyla polen sepetine yükler. Çiçeklerin yoğun olduğu ilkbaharda arıların çiçek tozlarına bulanmış halde kovana geldiklerini görmek mümkündür. Polenle yüklü arılar kovana geldiklerinde ya boş bir göze ya da daha önceden polen konulmuş bir göze yüklerini boşaltırlar ve diğer arılara kaynağın yeri ve uzaklığını bildirmek amacıyla danslarını yaparlar. Evci arılar gözlere konulan polenleri alınlarıyla bastırarak hava almayacak şekilde yerleştirirler. Kış için saklanacak polenlerin yüzeyi ince ve parlak bir yüzeyle kapatılır veya balla doldurulur. Bal arısı bir seferde 15 mg polen getirebilir. Kuvvetli bir kovanda 20-30 kg polen toplanabilir.
7.2.e. Nektar toplanması ve bal yapılması
Bitkilerin çiçeklerinin dip tarafında bulunan bezler tarafından salgılanan tatlı sıvıya nektar veya bal özü adı verilir. Bitkilerin diğer kısımlarından elde edilen bitki suları nektar kadar güzel değildir. Balın kalitesi toplandığı çiçeğe yani nektara bağlıdır. Nektar bala hem rengini hem de kokusunu verir. Arılar şeker oranı % 20 veya daha fazla olan nektarları tercih ederler, % 10’un altında şeker içeren nektarları almazlar. Arının dili nektarın şeker oranını çok iyi tayin eder, % 1 ve % 2 oranında şeker içeren sıvıları birbirinden ayırabilirler. Bu hassaslık arıların çalışmasını kolaylaştırır, verimini arttırır. Şeker oranı yüksek nektarın bulunması kısa zamanda daha fazla balın üretilmesini sağlar. Arının dili ekşi, tuzlu ve acı maddeleri birbirinden ayırabilir. Elma, erik gibi ağaçlar arıların kolaylıkla nektar alabileceği ağaçlardandır. 260 gram nektardan 100 gram bal üretilir. Bir arı bir seferde 30 mg nektar taşır, bu miktar bazı arılarda 50-70 mg’a kadar çıkabilir. Kuvvetli bir kovandan 60-70 kg bal elde edilebilir. Bir arının ağırlığının 80 mg olduğu düşünülürse nektar taşımak için harcadığı kuvvetin büyüklüğü anlaşılabilir.
Kovana nektar getiren arı yükünü evci arıya aktarır ve kaynağın yeri ve uzaklığını bildirmek amacıyla dansını yapar. Nektarı alan evci arılar bunu ağızlarında yoğurur, bir miktar suyunu uçurur, bala çevirir ve bal gözlerine doldururlar. Petek gözünün önce 1/4 kadar balla doldurulur. Bu sırada kovanı havalandırılarak balın suyunun uçması sağlanır. Bu işlem nektardaki şeker oranı % 20-30 arasındaysa 3 gün, % 30’dan fazlaysa 2 gün sürer. Petek gözünün % 60 şeker oranına sahip balla doldurulabilmesi için 2.5 gün gereklidir. Gözün tamamının balla doldurulması ise 5 günü alır. Olgunlaşmış balla dolu gözler arılar tarafından sırlanarak kapatılır. Sırlanmamış ve olgunlaşmamış ballar petek ele alındığında veya çevrildiğinde damlalar halinde dökülür. Özellikle dışarıda nektarın bol olduğu dönemlerde, arıcılar kovanları kontrol ederken dikkatli olmalıdırlar. Balın çok üretildiğini ve kısa zamanda kovandan alınması gerektiğini düşünerek henüz olgunlaşmasını tamamlamamış balları da hasat edebilirler. Suyu uçmamış yani olgunlaşmamış balın muhafazası ve pazarlanması oldukça güçtür.
7.2.f. Oğul verme
Bir kovanda bir ana arı bulunur. Kovanın ana arısı bölgelere göre değişen zamanlarda, 20-25 günlük süre içinde ve genellikle öğle saatlerinde kovanı terk ederek yeni bir yuva yani yeni bir arı ailesi oluşturmaya çalışır, buna oğul verme adı verilir. Oğul verme zamanları ilkbahar başlangıcıdır, örneğin Aydın ilindeki oğul mevsimi 25 Nisan ile 15 veya 20 Mayıs arasıdır. Bu tarihlerden önce ve sonra çıkan oğullar genellikle zayıftır, bal mevsiminde yeterli kuvvete ulaşamazlar ve ekonomik değildirler. Bu mevsimden önce, oğul verecek kovandaki işçi arılar yüksükler oluşturarak yeni ana arılar üretmeye başlar ve eski ananın bu yüksükleri bozarak yeni çıkacak ana arıları öldürmesini engellerler. Yüksüklerden çıkacak yeni ana arılar, çıkmadan 2-3 gün önce "vang vang" veya "guvak guvak" benzeri sesler çıkarmaya yani ötmeye başlarlar. Bu sesleri duyan eski ana kovanı terk etmek için çıkış hazırlıkları yapar, yeni çıkacak ana arılarla kaval veya ıslık benzeri sesler çıkararak anlaşır ve taraftarlarıyla en kısa zamanda kovanı terk ederek yeni bir arı ailesi oluşturur. Bu nedenle kovandan çıkan ilk oğulda (baş oğul) genellikle bir ana arı bulunur ve bu ana arı kovanın eski anasıdır. Baş oğullar en makbul oğullardır. Daha sonra çıkan genç -bakire- ana arılar "ti-ti-ti" şeklinde ses çıkarırlar, ilk oğul çıktıktan yaklaşık 5 gün sonra ardı ardına çiftleşme uçuşuna çıkarlar, bu sırada ana arıya yol gösterici olarak katılan işçi arılar da çıktığı için oğul çıkışına benzer bir görüntü ortaya çıkar. Genç ana arıların çokluğu nedeniyle bazen işçi arılar arasında bölünmeler görülür. Bazı ana arılar çiftleştikten sonra işçi arılar tarafından kovana geri getirilebilir, bazıları da dışarıda kalarak oğul kümesi oluşturabilir. Bu gibi ikinci oğullar genellikle zayıftır ve çıktıkları kovan kontrol edilerek akıbetleri hakkında karar verilmesi gerekir. Buna göre;
1- Çıktıkları kovan ve çıkan oğul kuvvetli ise yeni bir kovana alınır,
2- Çıktıkları kovan ve çıkan oğul zayıf ise eski kovanlarına geri verilir,
3- Çıktıkları kovan kuvvetli çıkan oğul zayıf ise ya eski kovana geri verilir ya da bir başka zayıf kovan veya oğula ilave edilir.
Oğul verme belirtileri:
-Kovanda erkek arı sayısı artar,
-Ana arı yüksükleri oluşturulur,
-Ana arı çok sayıda yumurta bırakmaya başlar,
-Kovandan yaşlı ve gen ana arılara ait sesler duyulur,
-Ana arının kendine has kokusu yardımıyla arılar uçma tahtası önünde toplamaya başlarlar,
-Oğul çıkmadan hemen önce kovanın önünde telaşlı ve hareketli bir kaynaşma olur,
-Son olarak kovanda kuvvetli bir kaynaşma görülür ve çok miktardaki genç işçi arı, az miktardaki yaşlı işçi arı ve bir miktar erkek arı kovanın ağzından dökülür gibi yoğun olarak dışarı fırlarlar.
Kovan dışına çıkan arılar kalabalık kovanların bulunduğu yerde bile birbirlerini tanır ve birlikte uçarlar. Önce kovana yüzleri dönük olarak kovanın önünde uçan arı topluluğu daha sonra birkaç metre yukarıda oğul dansı denilen uçuşlarını yaparlar. Bu olay birkaç dakika sürer. Kovandan çıkmadan önce karınlarını balla doldurmaları nedeniyle işçi arılar fazla uzaklaşamazlar. Ayrıca baş oğulun eski ana arısının yaşlı olması, kanatlarının yıpranmış olması ve karnındaki yumurtalar nedeniyle ağır olması sonucu ana arı kovandan fazla uzaklaşamaz, en yakın dal vb yere konar. Ana arı ile birlikte çıkan işçi arıların karınlarının tok olması nedeniyle tekrar eski kovanlarına dönmeleri söz konusu değildir, yeni kovanlarını benimserler. Aç olarak çıkmaları halinde oğulu terk ederek eski kovanlarına döndükleri tespit edilmiştir. Oğul veren kovan sakinleşir, kovan içi işleri düzene sokar ve kovan dış kaynaklara yönelerek çalışmaya devam eder.
Oğul vermeye neden olan faktörler;
-İlkbaharda arı ailesinin çoğalma içgüdüsü nedeniyle çoğalmaları ve kovanda sıkışmaları,
-Gen arı miktarının yaşlı arılardan fazla olması,
-Ana arının herhangi bir nedenle sakat kalması, ölmesi, yaşlanması ve fazla sayıda dölsüz yumurta bırakması,
-Kovanın küçük veya içinin dar olması,
-Uçma deliğinin küçük tutulması,
-Zamanında veya gerektiğinde ballık ilave edilmemesi veya balların süzülerek alınmaması, bal depo edilecek yerin olmaması,
-Ana arı ızgarası konulması,
-Kovanın güneşte tutulması,
-Arının ırkıdır.
Oğul vermenin engellenmesi:
Arıcılıkta asıl gaye kovan başına verimin en yüksek seviyede tutulmasıdır. Bu amaçla kovanların arı miktarını arttırmak ve bal mevsimine kuvvetli kovanlarla girmek gerekir. Arı ailesi oğul nedeniyle parçalandığında kovan kuvvetten düşebilir, dolayısıyla kovanlardan elde edilecek ürünler azalır. Ayrıca çıkan oğulların kaçmamaları için arılıkta beklenilmesi, takip edilmesi, yerine yerleştirilmesi, bakımı ve kontrolü zaman alıcı işlerdir ve işgücü kaybına neden olur. Modern arıcılıkta tabii oğul kontrol altına alınmalı, ihtiyaç duyulursa suni oğul alma yoluna gidilmelidir. Tabii oğula engel olmak için;
-Ana arı yüksüklerinin bozulması,
-Kuluçkalığın veya kovanın iç hacminin genişletilmesi,
-Uçuş deliğini büyüterek kovan içi havalandırmanın sağlanması,
-Kovanların gölgede tutulması,
-Oğul verecek kuvvetli kovan ile zayıf kovanın yerlerinin değiştirilmesi,
-Kuvvetli kovanların bölünmesi yani suni oğul alınması,
-Uygun olmayan hava şartları nedeniyle uzun süre kapalı kalan kovanlara şerbet verilmesi,
-Yaşlı ana arıların genç ana arılarla değiştirilmesi,
-Yavrulu peteklerin azaltılması, yerine kabartılmamış temel petek konulması,
-Ballı peteklerin sayısının azaltılması veya sık sık süzülerek bal depolama hacminin arttırılması,
-Kovan girişine erkek arı kapan konulması,
-Oğul vermeye temayülü olmayan arı ırklarıyla çalışılması veya ıslah çalışmalarında oğul verme kriterinin dikkate alınması, gibi yöntemler uygulanabilir. Yine de dikkat edilmesi gereken konu, oğul vermesi engellenecek kovandaki ana arı yüksüklerinin mutlaka ortadan kaldırılması gereklidir. Unutulan yüksüklerden çıkacak yeni ana arılar kovanın oğul vermesine neden olur.
Suni oğul alınacak yani bölünecek kovanlar, sadece oğul vermeye temayülü olan kovanlar değildir. Kuvvetli kovanların bazen bölünerek hem oğul vermeye kalkışmasını engellemek hem de kuvvetli 2 veya daha fazla kovan elde etmek mümkündür. Bu amaçla; kuvvetli kovanın ana arısı bulunur, asıl kovanda bırakılır, daha sonra kovanın yavrulu petekleri, ballı petekleri ve mevcut arısı eşit olarak bölünerek iki yeni kovan oluşturulur. Dikkat edilmesi gereken noktalar; yeni kovana genç ana arı verilmesi ya da yüksüklü peteklerin verilmesidir. Yüksüklü petek bulunamadığı durumlarda yeni yumurtlanmış yumurtaların bulunduğu petekler verilerek işçi arıların ana arı üretmeleri yoluna gidilebilir.
7.3. Erkek arılar
Erkek arılar gelişimlerini 24 günde tamamlarlar. Larvalar yumurtadan 3 gün içinde çıkarlar, işçi arılar gibi beslenen larvaların bulunduğu petek gözleri 10. günde kapatılır, 24. günde ergin erkek arılar petek gözlerinden çıkmaya başlarlar. İşçi arılardan daha iri ve tombul, ana arıdan daha kısa ve kalındırlar (Şekil 3). Yazın ortalama 54-59 gün yaşarlar. Bazen anasız kovanlarda kışladıkları tespit edilmiştir. İğneleri yoktur, antenleri ve petek gözleri iyi gelişmiştir. Polen sepetleri yoktur, balmumu salgılayamaz, petek yapamazlar. Bölgelere göre bodat veya saka gibi isimlerle anılırlar.
Normal olarak erkek arılar işçi arıların üretilmesini takip eden 6-8 haftalık süre içerisinde görülürler. Bu dönem Nisan, Mayıs aylarıdır. Vücutları hiçbir iş yapmaya elverişli değildir. Bazen yavrulu petekler üzerinde yavruları ısıtmak için durdukları söylenirse de en önemli görevi çiftleşmektir. Çiftleşme işini en güçlü olan erkek arı yapar. 2. günden itibaren işçi arılar tarafından beslenirler, 5. günden sonra besleme işlemi azalır, yaşlandıkça kendi kendilerine beslenirler. Bal mevsiminin sona ermesiyle birlikte kovan dışına atılırlar, açlıktan ölürler. Bazen bal mevsimi devam ederken de dışarı atıldıkları görülmüştür. Hiçbir iş yapmadan bol bol yiyecek tüketmeleri nedeniyle teknik arıcılıkta erkek arıların görevi bittikten sonra kovandan uzaklaştırılmaları gereklidir. Bu amaçla kovan uçma deliği önüne erkek arı kapanı konulur ve erkek arıların kovanlara girmeleri engellenir.
Erkek arılar 4 günlük olduklarında uçmaya başlarlar. Genellikle 6-8 günlükken ilk uçuşuna çıkar. Uçuşa çıkmadan önce gözlerini ve antenlerini temizler. İlk uçuşunda fazla uzağa gitmezler, kovan çevresinde dolaşırlar. Uçuş talimleri saat 14-16 arasında 6-15 dk süreyle yapılır. Çiftleşme uçuşu günde yarım saat ile bir saat kadar sürer. Uçuş talimleri öncesi bir şey yemediği halde çiftleşme uçuşu öncesi karnını doyurur. 12 günlük olunca cinsiyet organları gelişir. Kovandan 3-4 km uzaklaşabilir, 10-16 km hızla uçabilir. Açık ve güneşli günlerde günde 4 defa, bulutlu havalarda 1 defa uçuşa çıktığı, hava ısısının 15 °C’nin altında olduğu zamanlarda uçuşa çıkmadığı tespit edilmiştir. Çiftleşme uçuşuna çıkmış erkek arı ana arıyı havada yakalar, ana arı çiftleşme pozisyonunda ise çiftleşme gerçekleşir, değilse 3-4 dk bu pozisyonda kalır ve daha sonra ayrılır. Ana arı başka bir erkekle aynı pozisyona girer. Çiftleşme gerçekleştiğinde erkek arı baş aşağı sarkar ve çiftleşme organını ana arıda bırakarak ayrılır ve ölür. Ana arıda kalan erkek çiftleşme organı ritmik hareketlerle dışarı atılır, atılamazsa kovandaki işçi arılar tarafından çıkarılır.

Linkback: http://www.gencveteriner.com/index.php?PHPSESSID=4ee817b69d1025868134bd2411fa8b36&topic=2327.0
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.