LİSTERİA
Hayvanların büyük bir çoğunluğu listeriaya yakalanabilir(memeliler,kuşlar,balıklar)klinik listeriosis in çoğu ruminant ta meydana gelmesine rağmen,domuzlarda nadiren hastalığı geliştirirler ve kuşlar genelde organismanın subklinik taşıyıcısıdırlar. hayvanlardaki çoğu enfeksiyonlar klinik,fakat listeriosis sporadic ve epidemik oluşabilir. Listeriosis in hayvanlardaki ekonomik etkisine ilave olarak insanlar için enfeksiyon kaynağı olarak onların rolü ve hayvanlar arasında bir bağlantı var,özellikle buzağılama ve kuzulama esnasında enfekte olmuş hayvanlarla direkt kontak sonucu veya kirli hayvan ürünlerinin tüketimi sonucu
Hayvanlar içinde listeriosisin klinik belirtileri koyun keçiler ve sığırda özellikle beyin iltihabı septicaemia ve çocuk düşürmeyi içerir
Listeria’ lar doğada (toprak, sular, lağım suları, atık sular, gübrelerde), gıdalarda (yemler, otiar, silaj-lar, sebzeler, bitkiler, et, süt ve bunların mamullerinde, vs.), sağlam insan ve hayvanların sindirim sisteminde, infekte hayvanların atık yavrularında, vajinal akıntılarında, fötal membranlarda, süt, idrar, gaitalarında ve diğer kontamine meteryallerde fazlaca bulunurlar.
İnfekte insan ve çeşitli hayvanların (evcil ve yabani, memeli ve kanatlı) sekret, ekskret ve dokularında mikroorganizmayı izole ve identifiye etmek mümkündür.
Bergey’s Manual of Systematic Bacteriology (Vol.2, 1986) ya göre, Listera’ lar, “Düzgün, spor oluşturmayan, Gram pozitif çomaklar” seksiyo- nunda (No. 14) bulunmaktadır. Bu grup içinde 7 cins (Lactobacillus, Listeria, Erysipelothrix, Brochothrix, Renibacterium, Kurthia, Caryophanon) yer almaktadır.
Listeria’lar Gram pozitif, düzgün, küçük çomak-cıklar biçiminde, tek tek veya çok kısa jincirler halinde, hareketli (gdnellikle, 22-26°C de belirgin aktif hareket), 0.3-0.5×0.7-2.0 um boyutlarında, sporsuz, kapsülsüz ve asido rezistans olmayan mikroorganizmalardır. Sıvı veya katı besi yerlerinde aerobik veya fakültatif anaerobik koşullarda kolayca üreyebilirler. Taze kültürlerin kuvvetli Gram pozitif olmasına karşın eski kültürlerde bu özellikte zayıflamalar görülür. Kültürlerde kokoid ve flamentöz (kısa) formlara da rastlanmaktadır. Listeria’lar 1 -45°C ler arasında üre me genişliğine sahip olmalarına karşın, optimal üreme ısı limitleri genellikle, 30-37°C arasıdır
.Listeria’lar, optimal koşullar altında sıvı ve katı besi yerlerinde kolayca üreyebilirler. Katı ortamlarda 24 saat içinde gözle görülebilecek büyüklükte (0.5-1.0 mm çapında) kenarları ve üstü düzgün, kabarık ve parlak görünümde koloniler gelişirler. Hastalık olgularından yeni izole edilen mikroorganizmalar, genellikle, S-formunda bir koloni görünümüne sahip olmalarına karşın, eski kültürlerde veya fazla pasajlar sonunda, I-intermedîer ve R-formunda koloni morfolojisine sahiptirler. R-formlu koloniler, fizyolojik tuzlu su ile spontan aglutinasyon verirler. Ayrıca, penisilin veya glisin içeren ortamlarda üreyen listerialarda da L-formlanna rastlanabilir. Bunların hücre duvarı olmadığı gibi katı besi yerlerinde ortası düğmeli koloniler oluştururlar. Bireysel mikroorgnizma-lar pleomorfik bir morfolojiye sahiptirler.
Listeria’lar, flagellaiarı olduğundan aktif harekete sahiptirler. Ancak, üreme ısısı flagella formasyonuna fazla etkilediğinden, oda ısısında üretilen kültürlerde mikroorganizmada 4 flageila oluştuğundan çok aktif bir hareket gözlenmesine karşın, 37°C deki kültürlerde gelişen bir flegella nedeniyle hareketi görmek oldukça zordur. Bu nedenle, listeriadan şüpheienildiği durumlarda, kültürlerin hem taze ve hem de oda ısısında hazırlanmasının büyük yararı vardır.
Mikroorganizmalar antibiyotiklere değişik derecede duyarlıdırlar. Suşlar arasında çok geniş varias-yonlar bulunmaktadır.
Antijenik özellikleri yanısıra, Listeria’lar diğer bir çok tarzda da klasifikasyona tabi tutulmuşlardır. Konvansiyonei yöntemler (biyotiplendirme, sero-tiplendirme, faj tiplendirmesi, vs.) yanısıra, biyotek-nolojik metodlar’a {multilokus enzim elektrofo-rezis, (MEE), restriction fragment length poly-morphism (RFLP), restriksiyon endonukleaz analizi, plazmid profil analizi, ribotiplendirme) göre de klasifıkasyon yapılmıştır.
Listeria cinsinde insan ve hayvanlarda (memeli ve kanatlılar) hastalık oluşturan birtür, L. monocytogenes, bulunmaktadır.
L. MONOCYTOGENES İNFEKSİYONU
(LİSTERÎOZİS) (Listeriosis, Listeriose, Llsieriose)
Listeriozis, hayvanlarda, meningo-ensefalitis, abortus, septisemi ve mastitisle karakterize olan bulaşıcı bir hastalıktır, insanlarda da benzer bozukluklara yol açtığından zoonotik bir özellik taşımaktadır.
Tarihçe
Türkiye’de de infeksiyonun varlığı yapılan bir çok araştırma ile ortaya konulmuştur. Özcebe ve Doğuer (1945), Özgen (1952), İyigören (1952, 1954), Böğrün (1959), Yılmaz (1960), Doğuer (1961), Yücel (1963) ve Finci (1968) listeriozis üzerinde hastalığın çeşitli yönlerini aydınlatan değerli çalışmalar yapmışlardır. Listeriozis’e yurdumuzda, zaman zaman sporadik olgular halinde (abortus, meningo-ensefalitis) rastlandığı açıklanmıştır.
Etiyoloji
Hastalığın spesifik etkeni intrasellüler bir parazit olan L. monocytogenes’m morfolojik, kültürel, biyokimyasal, fizyolojik, antijenik ve serolojik karakterleri, genel kısımda belirtilen özelliklere uyar.
L. monocytogenes, 0- ve H-antijenlerine göre, aglutinasyon ve aglutinasyon-absorbsiyon testleriyle 17′den fazla sero alt gruba ayrılmıştır. Mikroorganizmanın, E. coli, enterokok, S. aureus, C. pyogenes ile ortak antijenik komponentlere sahip olması nedeniyle kros reaksiyon verdiğinden kullanılacak antiserumların absorbsiyonu önem taşımaktadır.
Taze kültürlerden yapılan preparatlarda L. monocytogenes düzgün kenarlı, kuvvetli Gram pozitif, tek tek veya kısa zincirler halinde bazen de V – veya Y- formlarında görülürler (Şekil 7.1). Bunların dışında kokoid ve coryneformlara da rastlanabilir. Eski kültürlerde daha uzun bireysel çomaklar ve flamen-töz formlar oluşabilir.
Oda ısısındaki kültürlerde daha aktif harekete sahip olan mikroorganizma aerobik koşullarda iyi bir üreme göstermesine karşın, bazı suşların ilk izolasyonlarında %5-10 CO2‘ e gereksinim duyulmaktadır. L. monocytogenes her ne kadar 2-45°C’ler arasında üreyebilirse de, optimal üreme ısısı 30-37°C’ler arasıdır. Ortamın pH’sının 7.2-7.6 olması üreme üzerine olumlu etkide bulunur. Aynı tarzda, besi yerlerinde karaciğer ekstraktı, serum, kan veya glikoz’un bulunması da gelişmeyi artırır.
Kanlı ağar üzerinde, optimal koşullarda, 24 saat içinde 0.5 ile 1.5 mm çapında, etrafında beta-hemo-liz bulunan (bazı suşlarda bu tür hemoliz açık değildir) parlak, kenarları ve üzeri düzgün S-formunda koloniler oluşur. Eski kültürlerde ise daha yayvan, üzerleri ve kenarları pürüzlü, granüllü ve mat koloniler (R-form) meydana gelir. Bu son şekildeki koloniler fizyolojik su ile kolayca aglutine olurlar ve sıvı ortamlarda da granüllü bir tarzda üreme gösterirler. S- formları ise sıvı kültürlerde homojen bir süspansiyon oluştururlar.
L. monocyîogenes’m bir çok suşlarının lîzoje-nik olduğu bildirilmiş ve bunlardan UV-ışınİarı ile vi-rulent fajlar elde edilerek duyarlılık testleri yapılmış ve bunlara göre de bir klasifikasyona tabii tutulmuştur (4 faj grubuna göre 8 tipe ayrılmıştır).
L. monocytogenes, çeşitli antibiyotiklere (am-pîsilin, eritromisin, kloramfenikol, tetrasikiin, sulfona-mid) değişik derecede duyarlı, polimiksin-B’ye dirençlidir. Ayrıca diğer fiziksel ve kimyasal maddelere de farklı derecelerde bir duyarlılık göstermektedir. Pastörizasyon ısısında (65°C. 30-40 .sn.,75°C. de 10 sn.) ölürler. Toprakta 2-6 ay, süt içinde 12 ay, koyun gaitasında 3 ay, sığır gaitasında 16 ay ve çeşitli gıda maddelerinde de 5-26 ay kadar canli kaldığı belirlenmiştir.
Epizootiyoİoji
L. monocytogenes, aslında, çabuk yayılan ve epidemiler oluşturan bir mikroorganizma olmayıp sporadik olgular halinde ortaya çıkan infeksiyoniara yol açmaktadır. Hastalığın çıkış ve bulaşmasında bir çok predispoze edici ve hayvanların direncini kıran faktörlerin rol oynadığı biidirilmektedir. Ayrıca, insan ve hayvanlarda rastlanan bir çok olguda da latent infeksiyoniar tarzında bir seyir gözlenmektedir. Ge-
belik, gıda değişikliği, viral ve paraziter infeksiyon-lar, iyi ve dengeli beslenememe, etkenin hastalık yapma kapasitesini artırmaktadır. Mikroorganizma, sağlıklı insan, memeli ve kanatlı hayvanların sindirim sistemi mikroflorasında doğal olarak bulunmaktadır.
Mikroorganizma bir çok hayvanın (koyun, sığır, keçi, manda, geyik, domuz, köpek, kedi, laboratu-var hayvanları, kürk hayvanları, hindi, kaz, çinçila, ördek, güvercin, tavuk, vs.) sekret ve ekskretlerin-den, infekte hayvanların doku ve organlarından, atık yavru ve yavru zarlarından, süt, gaita, idrar, vajinal akıntılardan, burun ve göz akıntıları, vs, sulardan (durgun sular, lağım ve atık sulardan) toprak, gübrelerden, gıdalardan yemler, gıdalar, otlar, sebzeier, si-lajîar, et ve süt ve buniara ait mamullerden izole ve identifiye edilebilmektedir. Etkenin yayılmasında asemptomatik ve latent infekte hayvanların, kronik portörlerin, çevreye atılan ve yabani hayvanlar ve kuşlar tarafından parçalanarak etrafa taşınan mikroplu metaryallerin (atık yavru, yavru zarları, vajinal akıntılar) rolü oidukça fazladır.
Etken vücuda, genellikle, sindirim sisteminden girerek hastalık oluşturur. Ayrıca, inhalasyon ve kon-junktival yolla da infeksiyon alınabilmektedir. Mikroorganizma vücuttan, infekte hayvanların süt, idrar, gaita, aborte fetus, fötal membranlar, vajinal akıntılar, burun akıntıları ile dışarı çıkmakta ve etrafı bu-iaştırmaktadir. Özellikle, mikropla bulaşık gıdalar ve sular çok fazla tehlike arzederler. Hastalığın bulaşmasında kan emici artropod’ların, lxodes ricinus, Dermanyssus galünae ve tabanidae’lerin de etkinlikleri fazladır.
Sığır ve koyunlar, etkenin 1 ve 4b serotipleri ile daha fazla infekte oldukları bildirilmişse de bu durum ülkeler arasında farklılıklar göstermektedir. Gençler erginlerden daha duyarlıdırlar, infeksiyon gençlerde septisemi ve erginlerde de meningo-en-sefalitis tarzında bir seyir İzlemektedir
Patogenezis
Hastalık hayvan türleri arasındaki değişik klinik belirtilerle ortaya çıkmaktadır. Şöyfeki, vissera! lis-
teriozis, genellikle, monogastrik hayvanlarda (at, domuz) ve genç ruminantlarda, meningo-ensefalitis ergin ruminantlarda, listerial septisemiler ise gençlerde fazla görülmektedir. Meningo-ensefalitis formunda bozukluklar, genel olarak, pons, medulla oblangata, spi-nal kord’da lokaiize olmuştur. Etkenin, trigeminal sinir yolu ile beyne ulaştığı ve sinirsel belirtilerle ortaya çıkan bozukluklara yol açtığı bildirilmiştir.
Sindirim sisteminden alınan mikroorganizma, epitel tabakasını delerek alt katmanlara ulaşır ve buradan kan damarlarına geçerek septisemilere yol açar.
Gebe hayvanlar infeksiyonun 1-4. haftalarında yavrularını atarlar. Uterusda ölerek kalan fetus kolayca dekompoze olur. Ölü fetusun uterusda kalması veya mikroplu membranların atılamaması durumlarında septisemi oluşarak ananın sağlığı tehlikeye girer ve ölebilir.
Semptomlar
Koyunlarda: İnfeksiyon gençlerde septisemik ve erginlerde de meningo-ensefalitis tarzında bir klinik tablo izler. Gebelerin bir kısmı da yavrularını atarlar. Hastalığın inkubasyon süresi,giren mikroorganizmanın giriş yoluna, miktarına, virulensine, konakçının duyarlılığına ve predispoze edici faktörlerin duruma göre değişir. Bu süre 3-4 haftaya kadar uzayabilir.
Listerial infeksiyon koyunlarda başlıca 3 klinik tablo ile ortaya çıkmaktadır.
1-Listerial meningo-ensefaiitis: Hastalarda durgunluk, yavaş hareket, sürünün gerisinde kalma, bir yere yaslanma, yemleri çiğnememek ve ağızda unutmak, boyunda sertlik ,diş gıcırdaması, ağızdan salya ve burun deliklerinden mukoid bir salgının akması; dudaklarda titreme ve yutma zorluğu ilk göze çarpan klinik belirtiler arasında yer almaktadır.
2-Listerial septisemi: infeksiyonun bu tablosuna, genellikle, kuzularda veya genç hayvanlarda ras-lanır. Hayvanlarda ateş, durgunluk, iştahsızlık, dermansızlık ve fazla susama, görülebilen başlıca klinik belirtiler arasındadır. Bazı hayvanlarda diareye de rastlanabilir. Hayvanlar çok bitkin hale gelerek yere yatarlar ve 1 -7 gün içinde septisemiden ölürler. Bu dönemde, mikroorganizma bütün vücuda yayıldığından, organ ve dokulardan etkeni izoie etmek mümkündür.
3-Listerial abortus: Listeria infeksiyonların-da ana karnında fetusun infekte olması sonu abor-tuslara sporadik olaylar halinde raslanır ve gebeliğin 11-12. haftasından sonra görülür. Gebeliğin ilk dönemlerinde infekte olması sonu atılan yavrular, genellikle ölü olarak doğarlar. İleri gebeler yavrularını canlı doğurabilirler. Ancak, bu yavrular kısa bir süre sonra septisemiden ölürler.
Sığırlarda: Sığırlarda listeria infeksiyoniarın-da silaj yemlerinin büyük bir önemi vardır ve çok fazla silaj verilmesi hallerinde listerial hastalanmalara rastlanılmaktadır, infeksiyonun klinik tablosu aynı koyunlarda olduğu gibidir, infeksiyon, buzağılarda septisemi, erginlerde meningo-ensefalitis (Şekil 7.3), gebelerde son durumda etken sütle dışarı çıkar. Koyunlarda olduğu gibi, sığırlarda da mositozis görülmez.
Septisemik formlarda, karaciğer, dalak, endokardium ve mi-yokardiumda, mononüklear ve nötrofil hücre in-fiîtrasyonlanndan oluşan küçük fokal nekrotik odaklara raslanır. Benzer lezyoniara aborte olmuş fetusun organlarında da tesadüf edilebilir. Bunların yanısıra, seröz yüzeylerde hemorajik odaklar da bulunur. Meningo-ensefalitik formlarda, iç organlarda önemli mikroskopik lezyonlar bulunmaz. Bazı olgularda meningslerde hemorajik odaklar ve ödemlere rasianabilir. Esas bozukluklar, medulla obiangata, pons ve spinal kordun anterior kısımlarında lokalize olmuştur. Mikroskopik olarak, adı geçen yerlerin perivasküler boşluklarında lenfosit, monosit, nötrofii ve eozinofil lökositlerden oiuşan bir infiltrasyon bulunur.
İnfeksiyonda morbidite %2-5 arasında olmasına karşın, spontan iyileşmeler nadirdir ve hastalık, genellikle, ölümie son buiur.
Teşhis
Hastalıkta kendiliğinden iyileşmelerin çok nadir olması ve infeksiyonun insanlara da bulaşması (zo-onoz) nedeniyle, teşhis ve erken sağaltımın çok önemli rolü vardır.
A- Klinik teşhis: Kiinik belirtilere dayanarak lîs-teriozis teşhisi koymak genellikle zordur. İnfeksiyon, diğer benzer klinik tablo gösteren hastalıklarla da karışabilir. Buniar arasında, enterotoksemi, beyin apseleri, brusellozis, vibriozis, ketozis, bradzot, loupig ili, akut gastro enteritis, zehirleme, kuduz, viral en-sefalitis, avitaminozis, Coenurus cerebralis infeksi-yonları, v.s. sayılabilir.
B-Otopsi buiguian: Listeriozis’de otopside görülen makroskopik bozukluklar hiç bir zaman patog-nomonik değildir. Histopatoiojik bakıda, pons, medulla ve spina! korddan yapılan seksiyonlarda, perivasküler lökosit infiltrasyon un a, ödemli ve hemorajik alanlara raslanır.
C- Laboratuvar muayeneleri: Hastalığın la-boratuvarda teşhis edilebilmesi için hastalardan serum ve ölen hayvanlardan da karaciğer, daiak, pons, meduüa oblangaîa ve spinai kordun anteriör kasımlarından patolojik materyaller alınarak gönderilir. Ayrıca aborte olmuş fetus, fota! membraniar ve uterus akıntıları da teşhis amacı ile kullanılabilir.
1-Bakîeriyoskopi: Marazi maddelerden tekniğine uygun oiarak hazırlanan ve Gram yöntemi ile boyanan preparatlarL. monoctogenes yönünden incelenir
2- Küİtür: Gönderilen marazi maddelerden, beyin ve spinai korda ait olanlar iie organlara ait olanlardan ayrı ayrı buyyon içinde homojen bir süspansiyonu yapılır (1 /10). Bu süspansiyonlardan öze! besi yerlerine (% 0.05 Potasyum telluritli veya % 3.74 Kalium rho-danitli serumlu tryptose ağar, kanlı ağar serumlu kanlı ağar, thioglikolatlı ve beyinli besi yerleri, v.s) ekimler yapıldıktan sonra süspansiyonlar buzdolabı ısısında (+ 4DC.) tutulur. Üreme oluncaya kadar bu süspansiyonlardan hergün ekimler yapılır, 37°C’de3-4 gün in-kubasyonda bırakılırlar. Üreyen koloniler, L. monoct-yogenes yönünden, morfolojik, kültürel, biyokimyasal ve serolojik testlere tabi tutularak identifiye edilir. Herhangi bir üreme elde edilememişse (iki-üç ekim sonunda) bu defa günlük normal ekimlerden bir seri % 10 C02li, ortamda tutulur. Kontamine materyaller için, içinde glukoz % 0.2+ Thailous acetate % 0.2 + nalidixic acid 40 mg/ml+ furacin -1/5000 serum bulunan triptoz ağara ekim yapı lir ve 30-35°C de İnkubas-yonda bırakılır. Katı besi yerlerinde üreyen koloniler, streptokok ve difteroid etken kolonilerine benzediği gibi, mikroskopik muayenelerde de kori ne bakteri I ere ve ko-kobasil formlara şekil bakımından büyük yakınlık gösterir. Bu nedenle, mikroskopik muayenelerde çok dikkatli bulunmak gerekir.
Aborte olmuş fetusun organlarından ve kanından, uterus akıntılarından ve yavru membranla-rından da yukarıda bildirilen besi yerlerine ekimler yapılarak izolasyon şansı yükseltilir. Gıda maddelerindeki etkeni izole edebilmek için, Önce şüpheli gıda maddesi tryptozlu buyyon içinde iyice homogenize
edilir ve sonra aerobik ve mikroaerofilik koşullarda ekilirler. İlk ekimden sonra gıda maddesi süspansiyonu buzdolabı derecesinde tutulur ve üreme oluncaya kadar ekimlere devam edilir.
Katı ortamlarda üreyen kolonilerden biyokimyasal testler yanı sıra, polivalan ve monovalan serumlarla lâm üzerinde çabuk agiutinasyon deneyleri de yapılarak ideniifikasyon kuvvetlendirilir.
3-Hayvan deneyi: Farelere subkutan veya intraperitoneal taze virulent kültürün şfrıngası 1-4 gün içinde ölüm meydana getirir. Otopside, karaciğerde etkenler.multipîe fokal nekrozlara raslanır ve etken karaciğer, dalak ve kalp kanından kolayca izole edilebilir.
4-Serolojik testler:. Komplement fikzasyon, indirekt hemaglutinasyon ve ağar jel diffüzyon testleri hastalar veya portörleri ortaya koymada yararlar sağlayabilir Agiutinasyon testinde de, ancak monospesifik ve absorbe serumlar kullanılmalıdır. Şüpheli serumların 1/320 serum sulandırmasında 2+ reaksiyon vermesi pozitif ve bunun altındaki titreler ise negatif olarak değerlendirilir. Gerektiği durumlarda da ELISA testinden de yararlanılabilir.
5- Aüerjîk test: Hastaları veya infekteleri saptamada güvenilir bir allergen madde henüz elde edilip pratiğe konamamıştır.
6-Bakteriyofajtestî: İzole edilen etkenin kolonilerini, faj tiplerine ayırmada ve etkeni identifiye edebilmede, etkene özel fajlardan yararlanılır.
Hastalar ayrılıp temiz bir yere alındıktan sonra, zaman kaybetmeden antibiyotiklerle sağaltıma alınırlar. Ne kadar erken sağaltıma başlanırsa (Özellikle sinir sistemi arazları belirmeden önce), kurtulma şansı da o oranda artar.
Eğer varsa, hayvanlara damar içi 150-250 mi. immun serum verilir.Hayvanlara iyi bir bakım ve beslenme uygulanır. Hertürlü gene! ve Özel koruyucu önlemler alınır. Hastalar ve hastalıktan şüpheli olanlar derhal ayrılır. Aktif immunizasyon sağlamak için yapılan ölü ve canlı aşılardan henüz iyi bir sonuç alınamamıştır. Hayvanlara silaj yemleri, mümkünse artan küçük miktarlar halinde verilir. Hastalık insanlara da bulaştığından hayvan bakıcılarının, Veteriner Hekimlerin ve diğer ilgili şahısların çok dikkatli bulunmaları gerekir.
İnfeksiyon çıkan yerlerde çok iyi birdezenfeksi-yon uygulanır, altlıklar yakılır, aborte olmuş ölü hayvanlar, piasenta ve uterus akıntıları açıkta bulundurulmaz! yakılır veya gömülür. Dışarıdan içeri kontrolsüz hayvan sokulmaz. İnfeksiyon kaynaklan ortadan kaldırılır ve portörler ayıklanır.
yeterli bilgi vardır umarım