GençVeteriner | Veteriner Hekimlik ve Evcil Hayvan Portalı
Veteriner Hekim ve Evcil Hayvan Platformu

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı eXcaLibuN

  • Administrator
  • Fanatik Üye
  • *
    • İleti: 4732
    • Teşekkür: 1600
    • Cinsiyet:Bay
  • Veteriner Hekimlerin Dünyası
  • Sınıf: Mezun
  • Üniversite: Yüzüncü Yıl
UÇURDUGUMUZ GÜVERCIN YA GERI DÖNMEZSE ?

Güvercin yetistirenler için bu isin en önemli yani kuslarinin uçus performansidir. Kendi kuslari ile özdeslesmis bir çok kusçu taniyorum. Kuslari ile birlikte ayni kümeste yattigi için gazetelere haber olanlarin yani sira, bir çift güvercin için ufak çapli servet ödeyenler hiç de az degil. Kisa sürede bir yasam biçimine dönüsen bu tutku, zamanla hep daha iyi kuslara sahip olabilmek ugruna verilen uzun bir ugras haline geliyor. Peki bu derece deger verdiginiz güvercininizin uçurdugunuzda yuvasina geri gelemeyecegini bilseydiniz ne yapardiniz? Bu konuda en ufak bir süpheniz olsaydi kusunuzu uçurur muydunuz? Sanirim böyle bir sey olsaydi kimse güvercin uçurmaz hatta beslemezdi. Güvercin belki de bir kafes kusu olarak alinip satilir, kus satin alinacagi zaman sadece renksel ve sekilsel bazi özelliklere bakilir, uçus performansi gibi bir kavram hiç olmazdi. Bu aslinda bildigimiz anlamda güvercin yetistiriciliginin de sanirim sonu olurdu. Neyse ki, bütün güvercin yetistiricileri uçurduklari kuslarinin yuvalarina geri döneceginden adlari gibi emindirler. Bazen çesitli nedenlerle istisnai bazi durumlar yasansa bile, bir güvercin uçtuktan sonra mutlaka yuvasina geri dönmektedir. Evcil güvercinlerle ilk tanistigim ortaokul yillarimda beni ilk etkileyen özellik, uçurdugum kuslarin yuvalarina geri dönmeleri olmustu. Uzunca bir süre neden kaçip gitmediklerine ya da kaybolmadiklarina hayret etmistim. Güvercinlerim gökyüzünde nokta gibi gözüküyor ve sonra da onlari gözle göremez oluyordum. Eminim o yükseklikten bütün Ankara’yi ve çevresini çok rahat bir sekilde görebiliyorlardi. Daha sonra alçaliyor ve benim balkonumu bulup yuvalarina geri gelmeyi becerebiliyorlardi. Gerçekten de hayret vericiydi.

GÜVERCINLER YÖNLERINI NASIL BULUYORLAR ?

Güvercini diger bir çok canlidan ayiran en önemli özellik, kanimca yuvasina ve esine olan bagliligi ile çok gelismis olan yön bulma yetenegidir. Acaba güvercinler bu özelliklerini neye borçlular? Nasil olup da sasmaz bir sekilde yönlerini bulabiliyorlar? Bu konuda çesitli görüsler ileri sürülmüstür. Bir çok bilim insani bu konuda arastirmalar ve deneyler yapmistir. Ilk önceleri, kuslarin yer sekillerini, binalari vb noktalari akillarinda tuttuklari ve yönlerini bunlara göre belirledikleri düsünülmekteydi. Yapilan bazi deneyler bu düsüncenin yanlis oldugunu ortaya çikartti. Güvercinlerin gözlerine etrafi görmelerini engelleyen lensler takilarak yapilan bir deneyde, kuslar bir tür kör edildiler. Daha sonra yuvalarindan oldukça uzaga götürülüp uçuruldular. Bu durumda bile güvercinlerin bir çogunun yuvalarina geri geldigi gözlendi. Bunun üzerine daha farkli varsayimlar üzerinde durulmaya baslandi. Aslinda kuslarin günes ve yildizlara bakarak yön belirledikleri görüsü uzun bir zamandir arastirilmaktaydi. Bu konuda yapilan bazi deneyler bu görüsü destekler dogrultudaydi. Özellikle posta güvercinleri ile çesitli deneyler yürütülüyordu. Bu kuslarin uzun yollari kat edip geri gelmeleri üzerinde duran bilim insanlari kuslarin günese göre yön belirlediklerini saptadilar.

GÜNESE VE YILDIZLARA GÖRE YÖN BULMA

Bu konuda ilk kez ortaya görüs süren Alman kus bilimci (ornitolog) Kramer olmustur. Gündüzleri göç eden kuslardan olan bir sigircik (Sturnus vulgaris) ile yaptigi bir deneyde, sigircigi etrafini aynalar ile kapattigi bir deney kafesine koymustur. Aynalar öyle bir konumda yerlestirilmislerdir ki kus günesten baska bir sey görememektedir. Kramer aynalarin konumu ile oynayabilmektedir. Böylece aynalarin konumunu degistirerek günesin durumunu istedigi gibi degistirebiliyordu. Aynalari her oynayisinda sigircigin günese göre ayni konumunu koruyabilmek için aynanin oynatildigi ölçüde sürekli yer degistirdigini fark etti. Bunun üzerine ayni deneyi farkli bir biçimde tekrarladi. Bu sefer kus, kapali bir ortamda günesi görmeksizin ayni deneye tabi tutuldu. Bu deney sonrasi kus yön duygusunu tamamen yitirdi. Yaptigi benzer deneyler sonucu Kramer, kuslarin günesin kendi yörüngesi üzerindeki hareketini fark ettiklerini, buna bagli olarak konumlarini belirleyebildikleri sonucuna vardi. Özellikle gece de göçlerini sürdüren bazi kus türleri üzerinde yapilan arastirmalar ise, bu kuslarin yönlerini yildizlara bakarak saptayabildiklerini ortaya çikartti. Ancak burada kuslar eski gemiciler gibi kutup yildizina bakip ya da herhangi bir yildiza bakip yön belirlemiyorlar, gökyüzünün genel konumuna göre yön tayin ediyorlardi. Sariasma (Oriolus oriolus) kuslari, yapay bir ortamda sonbahar gökyüzü görünümü altinda yetistirilmislerdir. Bu kuslarin sonradan yapilan deneylerde bu yapay gökyüzüne göre yönlerini bulabildikleri saptanmistir.

GÜVERCINLER DÜNYANIN MANYETIK ALANINI KULLANIYOR

Yukarida anlatilanlara benzer sekilde yapilan bir çok deney, kuslarin gökyüzüne bakarak günes ve yildizlarin konumuna göre yön saptayabildiklerini göstermistir. Ancak gözleri lensle kapatilan güvercinlerin de yönlerini bulabilmis olmasi veya gece göç eden kuslarin kapali havalarda yönlerini sasirmamis olmalari gibi durumlar kuslarin farkli bir yön bulma mekanizmasini da kullandiklarini göstermektedir. Peki bu mekanizma ne olabilir? Yapilan arastirmalar, dünyanin manyetik alaninin kuslar tarafindan yön bulmak amaci ile kullanildigini ortaya çikartmistir. Kuslar yer kürenin manyetik alanindan yararlanarak yön bulma yetisi gelistirmislerdir. Kuslarin bir çogu Manyereseptör adi verilen manyetik alan algilayici bir sisteme sahiptirler. Bu sistem sayesinde kuslar göç sirasinda ya da uçurulduklarinda dünyanin degisen manyetik alanini hissederek yönlerini belirleyebilmektedirler. Deneyler, göçmen kuslarin manyetik alandaki %2’lik bir degisimi bile algiladiklarini göstermistir. Özetle kuslarin içinde bir tür pusula bulunmaktadir. Hayvanlarin yön bulmada dünyanin manyetik alanini kullandiklari görüsü, ilk kez Rus doga bilimci Middendrof tarafindan ortaya atilmistir. Dünyadaki manyetik alan, yer kürenin çekirdeginde erimis halde bulunan ve hareketli olan demirden kaynaklanmaktadir. Bu manyetik alan, yer kürenin içinden, okyanuslardan ve atmosferden geçerek bir kutuptan digerine ulasan oval biçimli akis çizgileri seklindedir. Bu ayni bir miknatisin kutuplari arasina demir tozlari serpistirildiginde olusan çizgilere benzemektedir. Gözle görünmeyen ancak varligi deneylerle saptanabilen bu manyetik alandan esinlenerek, yön bulmaya yarayan pusula dedigimiz aletler icat edilmistir. Pusulanin ibresi hep bu manyetik alan çizgilerine paralel konumda durur ve dolayisiyla bize hep kutuplari isaret eder. Bizler ancak bir pusula yardimi ile bu dogrultulari saptayabilirken acaba kuslar bunu nasil becermektedirler ? Kuslarin iç pusulasi nasil çalismaktadir.?

KUSLARIN IÇ PUSULASI

Kuslarin Manyereseptör (manyetik alan algilayici) bir sisteme sahip oldugunun düsünülmesi üzerine, bu konuda arastirmalar yogunlasti. Bu varsayimi dogrulamak için iki Amerikali arastirmaci olan Walcot ve Keeton çesitli deneyler yaptilar. Uzaklardan uçurulduklarinda yönlerini kolaylikla bulabilen bir dizi güvercin üzerinde yürütülen bu deneylerde, ilk olarak güvercinlerin üzerine küçük bir miknatis baglandi. Bu sartlarda uzaktan birakilan güvercinlerin yönlerini tamamen sasirdiklari gözlendi. Kuslara baglanan miknatisin kuslarin iç pusulasi üzerinde saptirici etki yaptiginin saptanmasi, ayni zamanda böyle bir sistemin varligini da kanitlamaktaydi. Bu olayin belirlenmesi üzerine bu dogrultudaki arastirmalar hiz kazandi. Bugün, jeomanyetik alandaki degismelerin, günesteki patlamalar ve bazi degisikliklerin yeryüzündeki biyolojik sistemleri olumsuz etkiledigini bilmekteyiz. Jeomanyetik firtinaya yakalanan bazi güvercinlerin yönlerini sasirdiklari gözlenmistir. Bu tür degisimlerin özellikle göçmen kuslarin göç yollarini sasirmasindan, balinalarin karaya vurmasina kadar bir çok degisime yol açtigi bilinmektedir.

MANYERESEPTÖR NASIL ÇALISMAKTADIR ?

Yeryüzündeki manyetik akim çizgileri, jeomanyetik ekvatorda yatay durumdayken, kuzeye ve güneye dogru gidildikçe daha dik açilarla kesisir konuma gelir. Alanin siddeti kutuplara yaklasildikça artar. Ekvatorda ise daha zayiftir. Dünyada yasayan bazi canlilarin bu alanin siddetini ve egim açisini saptayabilen Manyereseptör adi verilen alicilara sahip oldugu deneylerle belirlenmistir. Bu alicilara sahip canlilarin bu sistemi yer küre üzerinde alan bulmakta kullandiklari saptanmistir. Bu tür alicilara sahip olan canlilar arasinda bazi mikroorganizmalar, kuslar, balinalar, bazi baliklar bulunmaktadir. Bir tür iç pusula olarak adlandirabilecegimiz bu sistem, güvercinlerde sinir sistemine yuvalanmis küçük manyetik mineral birikimleri ile saglanmaktadir. Güvercinlerin kafataslari ile beyinleri arasinda bulunan bu ferromanyetik tanecikler, yerin manyetik alanina karsi duyarli birimlerdir. Pusulanin ibresi gibi düsünebilecegimiz bu mineral tanecikleri, yeryüzünün manyetik alanindaki degisimlerden etkilenmekte ve ilisikte bulunduklari sinir hücrelerinde bir implus (uyari) meydana getirmektedirler. Bu impluslar sinir sistemi araciligi ile beyine iletilmekte ve güvercin gerekli hareketleri gerçeklestirmektedir. Amerikali arastirmacilar olan Walcot ve Keeton bu konuda yaptiklari bir deneyde, her tarafi kapali bir kafes içine koyduklari saka kusunu (Carduelis carduelis) Helmholtz bobini olarak adlandirilan manyetik alan yaratici bir sistemin merkezine yerlestirdiler. Bu sistem sayesinde manyetik alanin yogunlugunu degistirmeksizin alanin yönünü degistirmek olanakliydi. Alanin yönünü sürekli degistirerek saka kusunun davranislarini gözlediler. Saka kusu manyetik alanin yönü her degistirildiginde kendini yeni yöne göre ayarliyordu. Bütün bu arastirmalar kuslarin manyetik alandan yararlandigini ortaya koymaktadir.

SISTEMIN YANILGI NOKTALARI

Bu sistem çok mükemmel gibi görünse de bazen yanilmaktadir. Özellikle manyetik alani algilayamayacak sekilde uzaktan birakilma, “lokal manyetik anormaller” olarak adlandirabilecegimiz demir yataklari, madenler, jeomanyetik alandaki degisime neden olan olaylar, firtinalar hatta günesteki patlamalar bile sistemin aksamasina neden olabilmektedir. Neyse ki, kuslar sadece bu sistemden yararlanarak yön belirlememektedirler. Aslinda kuslar yön bulmakta günes ve yildizlarin konumlarini da kullanmaktadirlar. Bu nedenle esasen iki tane iç pusuladan bahsetmek belki de daha dogru olacaktir. Yeryüzünün manyetik alaninin yön belirlemede kullanilmasini saglayan bu sistem göçmen kuslarin tümünde hatta bütün kuslarda varmis gibi görünmektedir. Ancak her kusun bu sistemi kullanma sekli farklidir. Her iki sistemin (pusulanin) birbiri ile çelistigi durumlarla da karsilasilmaktadir. Hangi pusulanin kullanilacagi kus türüne ve göç yollarina göre degismektedir. Düzenli olarak yükseklerde uçan kuslarda yildiz sistemi daha öncelikli kullanildigi sanilmakla birlikte, çeliskili durumlarda manyetik pusulanin ön planda geçtigi düsünülmektedir. Bu konuda Bozötlegen (Sylvia borin) kuslarinin yavrulari ile yapilan bir deneyde, kuslar ayni yapay yildiz görüntülerinin bulundugu iki farkli ortamda yetistirilmislerdir. Ortamlardan birinde manyetik alan bulunmakta, digerinde ise bulunmamaktadir. Büyüyen kuslar daha sonra dogaya saliverilmislerdir. Manyetik alan bulunan ortamda yetistirilenler dogru yöne yönelirlerken, manyetik alan bulunmayan ortamda yetistirilenler yanlis yöne yönelmislerdir. Deney sonuçlari kuslarin çeliskiye düstükleri durumlarda manyetik bilginin, yildizlardan gelen bilginin önüne geçtigini göstermektedir. . Ancak son yillarda bu konuda yepyeni teoriler ortaya atilmistir. Posta güvercinleri ile yapilan deneyler, bu güvercinlerin yukarida aktardigimiz sistemlerin yani sira farkli bazi sistemleri daha kullandiklarini ortaya koymaktadir.

KOKU TEORISI

1947 yilinda gelistirilen manyetik alan varsayimi uzun yillar genel kabul görmüstür. Ancak son dönemde bu konuda yeni bir varsayim daha ortaya atilmistir. Bu varsayima göre güvercinler, koku duygulari sayesinde hedeflerine ulasabilmektedirler. Koku varsayimi ilk kez 1972 yilinda F. Papi tarafindan ileri sürülmüs ve 1980 yilinda Almanya’da Hans Wallraff tarafindan hafifçe degistirilerek son halini almistir. Bu varsayima göre her cografi bölgenin uçucu maddelerden olusan kendine özgü bir kokusu vardir. Yapilan arastirmalar güvercinlerin yön bulmasina yarayan kokularin havada aeresol halinde degil, molekül halinde bulunduklarini ortaya çikartmistir. Posta güvercinlerinin bu kokulari tek tek tanidiklari düsünülmektedir. Bu güvercinlerin yavrularinin bile farkli yönden esen rüzgarlarin, farkli kokular tasidigini daha uçmaya baslamadan ögrendigi ve yasadigi bölgenin bir koku haritasini çikarttigi kabul edilmektedir. Uçmaya basladiktan sonra ise, farkli bölgelerin kokularinin bu haritaya ilave edilerek haritanin gelistirildigi varsayilmaktadir. Bu konuda bir çok deney yapilmakta ve varsayim desteklenmeye çalisilmaktadir. Özellikle koku alma duyulari geçici olarak köreltilen güvercinlerin tanimadiklari bir bölgeden geri dönemedikleri gözlenmistir. Ancak bölgeyi önceden taniyorlarsa geri gelebilmektedirler. Bugün koku varsayimi genel olarak kabul edilen bir görüs durumundadir. Ancak diger yön bulma yetileri ile birlikte ve duruma göre kullanildigi düsünülmektedir. Bu konudaki çalismalar ve arastirmalar devam etmektedir.
Linkback: http://www.gencveteriner.com/index.php?PHPSESSID=96d367a74276aae784d1e58a7b6eccac&topic=2295.0
Beşeri hekimlik insan içinse Veteriner Hekimlik insanlık içindir.
Denilebilir ki insan hekimliği veteriner' in yanında okyanusa karşı iç deniz gibidir... 'İsmet İnönü - 1943'
Bilgi, paylaşıldıkça çoğalır.
Kör bir kurşun kalem dahi, keskin bir hafızadan daha iyidir.

https://vetrehberi.com