GençVeteriner | Veteriner Hekimlik ve Evcil Hayvan Portalı
Veteriner Hekim ve Evcil Hayvan Platformu

Gram pozitif sporlu bakteriler

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı C!LG!N_17

  • Aktif Üye
  • *
    • İleti: 174
    • Teşekkür: 49
    • Cinsiyet:Bay
  • Sınıf: Mezun
  • Üniversite: Yüzüncü Yıl
GRAM POZİTİF SPORLU BAKTERİLER
Bacillus’lar
Clostridium’lar

Clostridiumlar ve inf
Genel özllikler

   Doğada çok yaygın bulunan Clostridiumlar, Gram pozitif, anaerob veya mikroaerofilik, sporlu ve genellikle peritrik flagellalı çomaklardır.
   Clostridiumlar spor oluştururlar ve oluşan endosporlar dış etkilere karşı çok dayanıklıdır.
   Sporlar 10 gün içinde şekillenir, spor veren clostridiumlara  sporangiyo denilir. Sporangiyo, spor oluşumu ile şişer.
   Sporlar Central, Subterminal veya terminal yer alabilir.
   Centralde yer alan spor, klostridiye ‘LİMON’;
   Subterminal yer alan spor ‘RAKET’ ve
   Terminal yer alan spor, ‘DAVUL TOKMAĞI’ görünümü verir.

   C. perfringens dışındaki diğer patojen Clostiridiumlar, peritrik flagellaya sahiptir.
   Flagellalı Clostiridium türlerinde kapsül bulunmaz.
   C. perfringens ise kapsüllü, flagellasız bir türdür.

C. perfringens dışındaki diğer patojen Clostiridiumlar, peritrik flagellaya sahiptir.
Flagellalı Clostiridium türlerinde kapsül bulunmaz.
C. perfringens ise kapsüllü, flagellasız bir türdür.

Clostiridium cinsinde yer alan bütün türler anaerobik veya mikroaerofilik üreme özelliği gösterirler.
Genellikle %2-10 CO2 içeren ortamda 37°C de iyi ürerler.
Clostiridiumların üremeleri için gerekli olan anaerobik ortam, bir jar içinde H2 ile katalitik olarak O2’nin azaltılması veya ticari olarak hazırlanan paketler (Gas Pak) kullanılarak sağlanan karbondioksit ile oluşturulabilir.
Patojenik klostridilerden çoğunun üreyebilmeleri için besi yerinde belli amino asit, karbonhidrat ve vitaminlerin bulunması gerekmektedir

PATOJENİTE

   Clostiridiumlar, uygun koşullarda toksin oluştururlar.
   Patojeniteleri oluşturdukları toksinin etkisine bağlıdır.
   C. tetani ve C. botulinum, hayvan vücudu dışında (C. botulinum) ve vücut içinde lokal alarak belli bir yerde (C. tetani) güçlü ekzotoksin oluşturan etkenlerdir.
   Diğer patojen Clostiridiumlar konak hayvanın barsak kanalında veya yerleştikleri dokularda ürerler ve dokuları istila edebilirler.
   Barsaklarda oluşan Clostiridium toksinleri, barsaklarda emilir ve enterotoksemilere yol açar.
   Yaralardan dokulara ulaşan Clostiridiumların üremeleri sonrası oluşan toksinler dokularda yayılır.
   Dokular yıkımlanır, gazlı gangren, ödem ve nekrozlar oluşur.
Tür   Konakçı   Spesifik Hastalık
C. botulinum   Evcil hayvanlar   Botulismus
C. chauvoei   Sığır, Koyun   Yanıkara
C. difficile   İnsan   Pseudomembranöz kolitis
C. haemolyticum   Sığır   Basiller hemoglobinüri
C. novyi   Sığır   Enfeksiyöz nekrotik hepatitis
C. perfringens   Sığır   Enterotoksemi, Gazlı gangren
   Köpek   Hemorajik gastroenteritis
   At   Enterotoksemi
   Koyun   Enterotoksemi
   Domuz   Enterotoksemi
C. septicum   Evcil hayvanlar   Malignant ödem, Bradzot
C. tetani   Evcil hayvanlar   Tetanoz
Diğer türler   Evcil hayvanlar   Gazlı gangren, Sellülitis
      

CLOSTRİAL İNF

YANIKARA
GENELÖZELLİKLER
   Yanıkara, C. chauvoei tarafından oluşturulan, özellikle sığır ve koyunların anfizem, nekroz ve myosit ile karakterize özel bir hastalığıdır.
   Yanıkara sığır ve koyunda, gluteal bölgedeki kaslarda sıcak, ağrılı, serohemorajik ve çıtırtılı-ödemli lezyon oluşması, infeksiyon alanında derinin kararması ile şekillenen bir hastalıktır.
   İnfeksiyon ateşli ve akut seyirlidir.
   İnfekte hayvanlar toksemi sonu ölürler.
ETİYOLOJİ
Etken, tam bir anaerob olan Clostridium chauovei’dir.
   Clostridiumların genel özelliklerini taşır.
   Gram pozitif, kapsülsüz, hareketli ve sporludur.
   Sporlar, terminal veya subterminaldir.
   Somatik antijeni, aglütinasyon testlerinde homojen bir karakter sergilerken,
   Flagella antijenleri birbirleri ile kros reaksiyon vermeyen iki ayrı komponent içerir.

EPİZOOTİYİOLOJİ

   Yanıkaranın çıkışı mevsimlere bağlıdır.
   Hastalık en çok yaz aylarında görülmektedir.
   Meradaki hayvanlar bahar ve yaz aylarında meraları daha çok kontamine ederler.
   Böyle meralarda kalan ve beslenen sığır ve koyunlar ağız yolu ve vücuttaki yaralardan etkeni alarak infekte olurlar.
   Portantrelerden vücuda giren C. chauvoei sporlarının vejetatif hale geçtikleri ve üreme sonu infeksiyonun ortaya çıktığı görülmektedir.
   Sığırlarda en çok 6 haftalık ile 4 yaş arasındaki kondüsyonu iyi olan sığırlar infeksiyona daha çok yakalanmaktadır.

PATOGENEZ
   İnfeksiyonun oluşması için etkenin sporlu veya vejetatif şeklinin vücuda girmesi ve kaslara ulaşması gerekir.
   Otlama sırasında ağız yolu ile alınan C. chauvoei sporları veya vejatatif şekilleri barsaklarda çoğalır, sonra lenfatikler ve kan dolaşımına karışır.
   Ulaştıkları dokularda üremeleri için uygun bir ortam oluşması halinde üremeye başlarlar.
   Kaslara ulaştıktan ve uygun koşullar oluştuktan sonra C. chauvoei üremeye başlar.
   Üreme ile birlikte oluşan alfa toksin ve hyaluronidaz etkisi ile dokularda nekroz oluşur ve tipik bir myonekroz gelişir.

   İnfeksiyon ilerledikçe etkilenen alan büyür ve koyu kırmızı kahverengi ile siyah arası bir renk alır, içinde biriken gazlar nedeniyle, dokunulduğu zaman çıtırtılı bir ses duyulur.
   Oluşan toksin ve dekompoze maddeler ve etkenler kan yolu ile yayılarak genel infeksiyona ve metastaslara yol açarlar.
   Özellikle endokard, akciğerlerin intiması, kalp kası, böbrek, karaciğer ve diğer bölgelerde de gazlı ödemler ve dokularda nekrobiozlar oluşur.
   Genel infeksiyon sonu hayvan ölür.
   Hayvanın ölümünden sonra etkenler kana ve diğer organlara geçerek gaz fermentasyonu oluştururlar.

SEMPTOMLAR

   Sığırlarda yanıkara genç yaşlarda, özellikle altı aylık ile 2-3 yaş arası iyi beslenmiş sığırlarda daha çok görülür.
   Kuluçka süresi 1-3 gün dür.
   İnfekte hayvanlarda iştahsızlık bitkinlik diş gıcırdatma, depresyon ve ağız köpürmesi görülür.
   Beden ısısı aniden yükselir ve 41-42°C’ye ulaşır.
   Hayvanda topallık görülür.
   Yanıkara hastalığının daha önce görüldüğü meralarda genç sığırlarda akut seyreden hastalık durumu yanıkarayı akla getirir.

   Tipik olgularda en belirgin semptom, vücudun çeşitli yerlerinde özellikle sağrı ve omuzlarda Çıtırtılı (krepitasyon) ödemlerin oluşmasıdır.
   Ödemli bölgeler önceleri sıcak ve ağrılı, sonraları soğuk ve ağrısızdır. Gangrenleşme görülür.
   Şişmiş bölge üzerindeki deri kuru ve koyu renktedir.
   Etkilenen bölgeye parmakla bastırılınca çıtırtılı ses duyulur. Palpasyonda duyulan bu Çıtırtılı ses yanıkara hastalığı için tipiktir.
   Ödemli bölgede deriye bir ensizyon yapılacak olursa içeriden kirli-kırmızı ve fena kokulu bir sıvı akar.
   Semptomların oluşmasından sonra ölüm ani olur.
TEŞHİS

   Hastalık klinik olarak sığırların kalça ve omuzlarında, koyunların ise perineum ve diğer etkilenen yerlerde görülen tipik yanıkara lezyonları ile teşhis edilebilir.
   Otopside, etkilenen kasların görünümü tipiktir. Lezyonlu bölgede deri altı bağ dokusunda jelatini infiltrasyon bulunur
   Benzer değişiklik kaslar arası bağ dokuda da görülür. Lezyonlu bölgede kasların hepsi etkilenmediği için kaslar alaca bir renkte görülürler.
   Etkilenen yerlerde kaslar gaz toplanması nedeniyle sünger gibi delikli ve siyah kırmızı renktedir.
   Kasların kesit yüzeyleri kirli-esmer görünümdedir. Kas lifleri oluşan gaz kabarcıkları etkisi ile birbirlerinden ayrılmıştır. Lezyonlar ise fena kokuludur.

LABARATUVAR İŞLEMLERİ

   Ölümden hemen sonra yapılan bakteriyoskopik incelemede  C. chauvoei sporları ve pleomorfik şekiller görülür.
   Etken izolasyonu yalnız lezyon ve ödemli sıvılardan değil, kalp kanı, karaciğer ve dalaktan da yapılabilir. 
   Dokulardan ekim materyali hazırlamak için, lezyondan alınan kaslar steril bir havanda steril kum ve tuzlu su ile ezilir.
   Elde edilen karışım birkaç kanlı agara ekilir. Kanlı agarlar anaerob ortamda 1-2 gün inkube edilirler.
   Kanlı agar üzerinde oluşan tek tek, hemoliz gösteren kolonilerden kıymalı, peptonlu besi yerine subkültürler yapılır ve subkültürlerin biyokimyasal özellikleri incelenir.

SAĞALTIM VE KORUN MA

   Yanıkara hastalığı hızlı seyreder ve ölümle sonuçlanır.
   Kronik seyirli olgularda, lezyonlar üzerinde uzun yarıklar açılarak bölgeye havanın (oksijen) girmesi sağlanabilir.
   Ayrıca lezyonların oksijenli su, permanganat ve rivanol gibi antiseptiklerle yıkanması yararlı olabilir.
   İnfekte hayvanlara yüksek doz spesifik antiserum verilebilir
   Aktif immunizasyon sağlamak için monovalan ve bivalan aşılar kullanılmaktadır.
   Monovalan aşılar C. chauvoei ile hazırlanır. Bivalan aşılar ise C. chauvoei ve C. septicum içerir.
   Türkiye'de hazırlanan yanıkara aşısı anakültür aşısıdır.


BRADZOT VE MALİGNANT
ETİYOLOJİ
   Bradzot hastalığı genellikle genç koyunlarda (toklu) görülen, abomasus mukozasının hemorajik yangısı, ödem ve ülserasyonu ile karakterize, akut seyirli toksemik ve çok öldürücü olan bir Clostridial infeksiyondur.
   Etkeni Clostridium septicum'dur. Clostridiumların genel özelliklerini taşır.
   C. septicum obligat anaerobtur. Anaerob koşullar sağlandığında bütün besi yerlerinde kolayca üreyebilir.
   Buna karşılık, C. chauvoei çok nazlı ürer.
   Morfolojik olarak çok benzer olan her iki Clostridium türü, bu üreme özellikleri ve biyokimyasal özellikleri ile ayrılır.


   C. septicum alfa, beta, gamma ve delta olmak üzere başlıca 4 toksin veya toksin grubu oluşturur.
   Alfa toksin, endotoksin olup C. septicum'un erimesi veya sporlanması sırasında ortama geçer. Letal, hemolitik ve nekrotik özelliktedir. Formol ile toksoid hale dönüşür.
   Beta toksin DNA’z karakterindedir. Lökosit çekirdeklerini yıkımlar ve DNA viskozitesinin azalmasına neden olur.
   Gamma toksin hyaluronidaz aktivitesine sahiptir. Etkenin dokularda yayılmasını sağlar.
   Delta toksin ekstrasellülar bir toksindir. Oksijene duyarlıdır. Hemolizin özelliği gösterir, O2 ve H2O2 ile inaktive olur.

   C septicum doğada çok yaygındır. En fazla toprakta ve pek çok hayvan türünde, sindirim sisteminde bulunur ve dışkı ile etrafa yayılır.
   Koyunlarda infeksiyon sindirim yolu ile bulaşır.
   İnfeksiyona hasat sonunda ve sonbaharın sonu ile kırağılı dönemlerinde daha çok rastlanmaktadır.
   Infeksiyon çok zaman ölümle sonuçlanır.
   Belirli hayvanlarda özellikle karbonhidratlarla beslenen koyunlarda infeksiyon daha sık görülmekledir.
   Bradzot daha çok toklularda görülür.
   İnfeksiyon yurdumuzda sporadik olaylar olarak görülür.

EPİZOOTİYOLOJİ


   C septicum doğada çok yaygındır. En fazla toprakta ve pek çok hayvan türünde, sindirim sisteminde bulunur ve dışkı ile etrafa yayılır.
   Koyunlarda infeksiyon sindirim yolu ile bulaşır.
   İnfeksiyona hasat sonunda ve sonbaharın sonu ile kırağılı dönemlerinde daha çok rastlanmaktadır.
   Infeksiyon çok zaman ölümle sonuçlanır.
   Belirli hayvanlarda özellikle karbonhidratlarla beslenen koyunlarda infeksiyon daha sık görülmekledir.
   Bradzot daha çok toklularda görülür.
   İnfeksiyon yurdumuzda sporadik olaylar olarak görülür.
PATOGENEZ

   Clostridium septicum, kuzu ve koyunlarda yaralar ile çoğunlukla abomasum mukozasından girer.
   Abomasum cidarının yangısal durum almasına neden olan küflü, donmuş ve kırağılı yiyeceklerin alınması sonu etken daha derin tabakalara geçer.
   Karbonhidratça zengin bir ortam bulduğu zaman üreyerek toksin salgılar.
   Etken aynı zamanda submukozaya da iner ve oluşan toksinler organlara ve bütün vücuda yayılır.
   Infekte hayvanlarda bu aşamada toksemi belirtileri baş gösterir.
SEMPTOMLAR

   C. septicum infeksiyonlarında klinik semptomlar etkenin vücuda girdiği yere göre iki ayrı şekilde ortaya çıkar.
   Abomasumdan vücuda girmesi ile Bradzot semptomları;
   Yaralardan etkenin vücuda girmesi ile malignant ödem semptomları gelişir.
   Bradzot, donmuş, küflü ve kırağılı ot yenmesi ile meydana gelen ve öldürücü toksemili abomasum yangısı ile son bulur.
   Hastalarda fark edilen klinik semptomlar iştahsızlık, durgunluk, sürünün gerisinde kalma, güç solunum, titreme, diş gıcırdaması ve sancıdır.
   Infekte hayvanlar yüzü­koyun yatarlar ve komaya girerek birkaç saat içinde ölürler.

   Bradzot özellikle iyi kondüsyondaki kuzu ve toklularda ölümlere neden olmaktadır.
   Çok zaman, akşam sağlıklı olarak barınağa giren kuzular sabahleyin ölü olarak bulunurlar.
   Clostridium septicum'dan ileri gelen yara infeksiyonlarına genel olarak malignant ödem adı verilir.
   İnfeksiyon, hızla gelişen şişkinliklerle karakterizedir.
   Oluşan şişlikler yumuşaktır ve basıldığı zaman çukurlaşır, sonra eski halini alır.
   Palpasyonda krepitasyon duyulur. Lezyonların gelişmesine göre hayvanın hareketi güçleşir.
TEŞHİS

   Infeksiyon çok hızlı geliştiği ve ölümle sonuçlandığından teşhis için klinik semptomlardan yararlanılamaz.
   Infeksiyon çıkan sürülerde mortalite %50'ye ulaşabilir.
   Mortalitenin yüksek oluşu, hastalığın çıkış mevsimi ve görülen semptomlar teşhis için yardımcı olabilir.
   Otopside, bradzot hastalığında tipik lezyonlar sindirim sisteminde görülür.
   Abomasum mukozasında ve ince barsakların ilk kısımlarında hemoraji, hafif bir nekroz, ülserasyon ve submukozadaki ödemler dikkat çekicidir.
   Malignant ödemde en fazla subkutan ve kaslar arası bağ dokuda Infiltrasyon gelişir. Kas  dokusu koyu kırmızıdır ve kolaylıkla dağılır bir durumdadır.
LABARATUVAR İŞLEMLERİ

   Bradzotda tipik lezyonlar'dan, özellikle abomasumun lezyonlu kısmından ve malignant ödemde lezyonlardan en az dört froti yapılıp laboratuvara gönderilir.
   Frotiler bakteriyoskopik olarak incelenir ancak teşhis için yeterli değildir.
   Ayrıca karaciğer ve dalak örnek olarak gönderilir,
   Erken alınan örneklerden C. septicum kültürü kolaydır.
   Anaerobik koşullarda her tür besi yerinde kolay ürer.
   Kanlı ağarda, kolonilerin etrafında hemoliz görülür.
   Serolojik olarak Fluoresans Antikor Testi uygulanır.
SAĞALTIM KORUNMA

   Sağaltımda sadece antibiyotik uygulaması yarar sağlamaz.
   Yaralarda lezyonlara enzisyon yapılır, drenaj ve lezyonların antiseptiklerle yıkanması yararlı olabilir.
   Hastalıktan korumada hijyen kurallarına dikkat edilmelidir.
   Bradzotdan korumak için kuzuların gecelerı dışarıda bırakılmamasına, sabahları kırağılı meralara salınmamasına dikkat edilir.
   Meraya çıkmadan önce kuzulara bir miktar ot verilmelidir.
   Genç koyunlar fazla karbonhidratlı gıdalar tüketmemelidir.
   Aktif immunizasyon için aşılar kullanılmaktadır. Ana kültür aşı olarak kullanılır.
ENTEROTOKSEMİLER
C PERFRİGERS İNF
ETİYOLOJİ

   Entorotoksemiler barsaklarda yerleşen ve C. perfringens’in değişik tiplerinin oluşturduğu toksinlere bağlı olarak koyun, kuzu, buzağı ve diğer hayvanlarda gelişen toksemi ile karakterize ani ölümlerle sonuçlanan hastalıklardır.
   C. perfringens, Clostridiumların genel özelliklerini taşır.
   Aralarında hareketsiz olan ve kapsüllü tek türdür.
   Farklı üreme koşullarında pleomorfizm gösterirler.
   Karbonhidratlı besi yerlerinde kısa çomaklar, proteinli besi yerlerinde ise flamentöz görünüm kazanırlar.
   Proteinden zengin, karbonhidratsız ve alkali besi yerlerinde spor verirler.
KÜLTÜREL ÖZELLİKLER

   C. perfringens barsak içeriğinde büyük ve oval sporlar oluşturur fakat etkilenen dokularda spor oluşmaz.
   Spor klostridi gövdesini şişirir.
   Dokulardan ve vücut sıvılarından hazırlanan preparatlarda etken kapsüllüdür.
   Kapsül oluşumu ile virulens arasında ilişki bulunmaktadır.
   C. Perfringens, anaerob ve az oksijen içeren koşullarda her türlü besi yerinde kolay ve çabuk ürer.
   Katı besi yerlerinde 24 saat içinde konveks, kenarları düzgün ve 2-4 mm çapında S formunda koloni oluşturur.
   Sıvı besi yerlerinde C. perfringens kısa sürede homojen bir üreme gösterir.
   Buturik asit oluştuğundan kültürden ekşi bir koku yayılır.
TOKSİNLER VE TİPLERİ

   C. perfringens tipleri toksik etkileriyle pek çok eriyebilir madde oluşturur.
   Toksik maddelerin etkileri in vitro, in vivo veya her iki koşulda da incelenebilir.
   Suşların tiplendirilmesinde, etkenin oluşturduğu toksik maddeler ele alınmaktadır.
   Ekzotoksin özelliği taşıyan toksik maddeler, toplam olarak 12'dır.
   Clostridium perfringens tipleri bu toksik maddelerden birini veya birkaçını oluştur, fakat hiçbiri bütün toksik maddelerin hepsini üretmez.

   C. perfringens’in antijenik yapısı heterojendir. Somatik antijen ile Kapsül antijenine sahiptir. Kapsül antijen tipleri ortak özellik taşır.
   Aglütinasyon testleri ile C. perfringens tiplere ayrılmıştır.
   C. perfringens etkenlerinin tiplendirilmesinde, daha önemli olan dört toksin: alpha, beta, epsilon ve iota toksinleri kullanılmakladır.
   C. perfringens tipleri, bu toksinleri sentezleme durumlarına göre Tip-A, B, C, D ve E olarak adlandırılmışlardır.
ALFA TOKSİN

   Yapısı phosholipase C dir. Lesitini hidrolize eder.
   Oksijen stabil ve termolabil bir toksindir.
   Bütün C. perfringens tipleri taralından oluşturulan LETAL ETKİLİ bir toksindir.
   Hücre membranlarını lize ederek etkisini gösterir.
   Alpha toksin hayvanların gazlı gangreninde myonekrozis oluşturur ve kasları yıkımlar.
   Koyunlarda yavru atımından sonra gelişen hastalıkta etkili olan alpha toksindir.
   Diğer hayvanlardaki C. perfringens tip A infeksiyonlarında oluşan fetal enterotokseminin nedeni alpha toksindir.
   Alpha toksine karşı antitoksin içeren serumlar, toksinin bu etkisini engeller.
BETA TOKSİN

   C. perfringens Tip-B ve C suşları tarafından sentezlenir.
   Beta toksin TRİPSİNE ÇOK DUYARLI bir toksindir.
   Kuzu dizanterisindeki etki mekanizmasının altında, kuzuların midesinde yeteri kadar tripsin olmaması yatar.
   Toksin, etkisini kapillar permeabiliteyi arttırarak gösterir.
   Intravenöz olarak enjekte edilen Beta Toksin, endojen catecholaminlerin serbest kalmalarını arttırır.
   Toksin genellikle gastrointestinal kanalda etkisini gösterir.
   Letal ve nekrotik etkileri nedeniyle Beta Toksin farelere intravenöz olarak verildiğinde fareleri öldürür.
   Fare ve kobaylara intradermal uygulandığında, deride, enjeksiyon yerine morumsu, hemorajik nekrozlar oluşturur.
EPSİLON TOKSİN

   C. perfringens Tip-B ve D tarafından oluşturulur.
   Epsilon toksini, PROTOTOKSİN olarak üretilir.
   Barsak kanalında tripsin veya diğer proteolitik enzimlerin etkisiyle aktive olur ve sonra aktif toksine dönüşür.
   Epsilon toksin vaskülar permeabiliteyi artıran ve dokuda nekroz oluşturan bir toksindir.
   Midede daha çok permeabilite özelliği kazanır. Hastalık oluşumunda bu özellik önemli bir faktör olabilir.
   Beyin başta olmak üzere çeşitli organları etkiler.
   Beyinde gelişen cerebral ödem ve nekrozlar hayvanın ölümüne neden olur.
   Fareler yüksek dozda epsilon toksin enjeksiyonunda ölürler.
   Kobaylarda intradermal enjeksiyon sonunda, deride sınırlı alanlı nekrozlar oluşur. Nekroz alanında hemoraji görülür.
IOTA TOKSİN

   C. perfringens Tip-E tarafından oluşturulan bir toksindir.
   Letal ve nekrotik özelliklere sahiptir.
   Iota toksini, epsilon toksin gibi prototoksin olarak üretilir.
   Tripsin ve diğer proteolitik enzimler ile aktif hale geçer.
   Vasküler perıneabiliteyi arttıran bir toksindir.
   Deneme hayvanlarına intravenöz verilirse letal etki gösterir
   Intradermal uygulanan hayvan derisinde, nekrozlar oluşur.
   Antijenik özellikte olup spesifik antiserum ile nötralize olur
DİĞER TOKSİNLER

   C. perfringens tiplerinin oluşturdukları diğer toksinler:
   Gamma. Delta, Eta, Theta, Kappa, Mu ve Nu toksinleridir.
   Ayrıca C. perfringens Tip-A ve bazı Tip-C ve Tip-D suşları enterotoksin oluştururlar.
   Tip-A tarafından oluşturulan enterotoksin insanlarda gıda zehirlenmesine neden olur.
   Enterotoksinlerin, C. perfringens tiplerinin sporlanması sırasında oluştukları saptanmıştır.
   Laboratuvar hayvanlarında enterotoksinler barsaklarda sıvı toplanmasına neden olmaktadır.
   C. perfringens Tip-A tarafından oluşturulan enterotoksinin atlarda letal enteritis oluşturduğu bildirilmiştir.
C PERFİNGENS İNF
EPİZOOTİYOLOJİ

   C. perfringens, normal olarak sağlıklı hayvanların barsak florasını oluşturan mikroorganizmalardan birisidir.
   Dışkı ile vücuttan atıldığı için doğada çok yaygındır.
   Hayvanlar etkeni ağız yolu ile beslenme sırasında alırlar.
   Hayvanların yüksek proteinli yiyecek tüketmeleri etkenlerin barsak kanalında üreme ve sayıca artmalarına, çeşitli toksik maddeleri oluşturmalarına yardımcı olur.
   C. perfringens Tip-A suşları toprağa adapte olmuştur. Toprakla kontamine her türlü yiyecek ve madde ile hayvanlara bol miktarda bulaşabilmektedir.
   Diğer C. perfringens B, C, D ve E tipleri daha çok hayvan barsak kanalına adapte olmuşlardır. Yaşamlarını barsak kanalında devam ettirirler.
TİPLER VE HASTALIKLAR

   C. perfringens Tip-A suşları kuzularda Sarı Kuzu Hastalığı (Yellow Lamb Disease) oluşturur (ABD’de görülmüştür).
   C. perfringens Tip-B'nin neden olduğu Kuzu Dizanterisi yurdumuzda da sorun olan hastalıklardan birisidir.
   C. perfringens Tip-C kuzu, buzağı, domuz yavrusu ve tavuklarda Nekrotik Enteritis, koyunlarda Hemorajik Enterotoksemi (Struck) oluşturan bir tiptir,
   C. perfringens Tip-D den ileri gelen hastalıklar, Enterotoksemi, Yumuşak Böbrek Hastalığı ve çok yem yeme hastalığı olarak bilinmektedir.
   C. perfringens Tip-E infeksiyonu kuzu ve buzağılarda Enterotoksemi ile seyreden bir hastalıktır.
PATOGENEZİS

   Enterotoksemiler toksemik bakteriyemi ile karakterizedir.
   C. perfringens suşları normalde barsak kanalında çoğalır ve toksinleri oluştururlar.
   Oluşan toksinler barsaktan emilir ve kan dolaşımına karışır. Bununla birlikte etkenler de kana karışır ve bakteriyemi  şekillenir.
   Hastalığın hazırlayıcı faktörleri arasında rumen anatomisi, rumenin fazla gıda ile dolu olması, karbonhidrat ve proteince zengin besinlerin fazla tüketimi sayılmaktadır.
   Konsantre tane yemlerin sindirilmeden barsaklara geçmesi, barsaklarda etken üremesi için uygun ortamı hazırlar.
SEMPTOMLAR

1. C. perfringens Tip-A infeksiyonlarında
   Kuzularda sarı kuzu hastalığı, insanda gazlı gangren etkeni
   Hasta kuzularda mukoz membranlar solmuştur. Anemi, ikter ve hemoglobinüri dikkati çeker. Infekte kuzular semptomların görülmesinden 6-12 saat sonra ölürler.
   C. perfringens Tip-A infeksiyonları, insanda iyileşmeyen ve ölümle sonuçlanan yara infeksiyonları olarak dikkkati çekmiştir.
   Etken insanlarda ayrıca gıda zehirlenmelerine neden olur. Hastalarda ishal, karın ağrısı ve nadiren kusma görülür.

2. C. perfringens Tip-B infeksiyonları
   Yeni doğan 2-5 günlük kuzularda perakut ve öldürücü seyreden kuzu dizanterisi görülür.
   İnfeksiyon perakut seyrettiği ve ölümle sonuçlandığı için klinik semptomları izlemek mümkün olmaz.
   Ölümler birkaç saat içinde şekillenir, ölüm sırasında dışkı sulu ve kanla bulaşmış olabilir.
   Subakut seyreden dizanteri olgularında fena kokulu ishal dikkati çeken bir semptomdur.
   Kuzu dizanterisi hızlı seyreder ve % 100'lük mortalite oluşur.
   Bazen hasta kuzularda sinirsel bozukluklar izlenebilir.

3. C. perfringens Tip-C infeksiyonları
   Kuzu, koyun, buzağılarda hemorajik enterotoksemi görülür
   En tipik klinik semptom etkilenen hayvanların ani ölümüdür
   Perakut seyirli infeksiyonda hiçbir klinik semptom izlenemez. Hayvanlar ağıla girdiklerinde sağlıklı görünürler.
   Ancak sabahları etkilenmiş koyunlar ölü bulunurlar.
   Akut ve subakut seyirli enterotoksemiler pek ender görülür. Bu olgularda kımıldamadan duran koyunların aniden düşüp öldükleri gözlenir.
   Bazen solunum sıklaşır, hayvan konvulsiyonlar sonu ölür.
   Hasta kuzu ve koyunlarda hemorajik enteritis görülür. Mortalite % 10-20 kadardır.
   Buzağı ve domuz yavrularında ishal görülür.

4. C. perfringens Tip-D infeksiyonları
   Perakut ve akut seyirli olgularda kronik konvulsiyonlar, ağızda köpük ve bunları izleyen ölüm dikkati çeker.
   Bazı olgularda yeşil bir ishal, hasta koyunların sendelemesi ve yere yatıp uzanmaları izlenebilir.
   Başın geriye doğru kasılması, ayaklarda spazmoz ve sinirsel semptomlar görülebilir, Komaya giren koyunlar kısa bir süre içinde ölürler.
   Buzağılarda klinik semptomlar, koyunlarda görülen semptomları andırır. Hastalar kontrolsüz hareketler ve konvulsiyon sonu ölürler.
   Keçilerde görülen ilk semptom ishaldir. Akut seyirli olgularda, keçilerde beden ısısı yükselir. Karın ağrıları ve konvulsiyon görülür.

5. C. perfringens Tip-E infeksiyonları
   Kuzu ve buzağılarda hemorajik enteritis ve genel toksemi ile karakterize infeksiyonlar oluşur.

6. C. perfringens Tip-F infeksiyonları
   İnsanlarda gıda zehirlenmeleri görülür.
   Bozulmuş konserve ve bal tüketimi ile zehirlenme oluşturur

TEŞHİS

   Genel olarak C. perfringens infeksiyonları klinik olarak teşhis edilemezler.
   Enterotoksemilerde, hastalık seyrini kısa sûrede tamamlar, belli bir semptom gözlenemeden hastalar bir-iki saat içerisinde ölürler.
   Çoğu zaman, akşam ağıda girdiklerinde sağlıklı görünen koyunlar sabahleyin ağılda ölü bulunurlar.
   Genç kuzu ve buzağılarda ani ölümler, yetişkin koyunlarda, özellikle çok beslenen ve konstantre yem tüketen besili koyunlarda da ani ölümler başlıca klinik semptomdur.
OTOPSİ BULGULARI

Sarı kuzu hastalığında: Vücut boşluklarında seröz birikintiler ve seröz zarlarda peteşiler belirgin lezyonlardır.
   Karaciğer şişmiş ve solgundur. Kolaylıkla parçalanır. Karaciğer üzerinde nekrozlar oluşmuştur.
   Hemoglobinüri nedeniyle de böbrekler koyu renklidir.
Kuzu dizanterisinde: İlk bakışta ince barsakların durumu, barsak düğümlenmesini andırır.
   İnce barsak mukozası hiperemik ve ülserlidir. Mukoza üzerindeki ülserler 25 cm kadar büyük olabilir. Ülserler bazen serozaya kadar ilerleyebilir.
   Ileum serozası altında büyük, irinli, subseröz kanamalar dikkati çeker.

Koyunların hemorajik enlerotoksemisinde (struck): En belirgin lezyon, ince barsaklarda şekillenen hiperemi ve enterit tablosudur.
   Periton boşluğunda 1-3 litre kadar transudat bulunması, diğer C. perfringens infeksiyonlarında oluşan lezyonlardan farklı bir bulgudur.
   Barsak mukozası şiddetli hiperemiktir ve koyu kırmızıdır.
   Dizanteri ve ishal ender görülür. Karaciğer, dalak ve böbrekler hiperemiktir.

Yumuşak Böbrek Hastalığında: böbrek kodeksinde oluşan dejenerasyon çok karakteristiktir. Ölümden sonra, birkaç saat içinde böbrek dejenerasyonu daha da belirginleşir.
   Böbrek son derece yumuşamıştır. Böbreğin kesit yüzü biraz taşkıncadır. Korteks kanlıdır.
Besili koyunlarda seyreden fazla yeme hastalığında: Otopside, ölen koyunların çok iyi besili olmaları dikkati çeker.
   Subendokardiyal hemorajier de hastalık için tipik sayılır. Çok zaman perikardiyal kesede fazlaca vücut sıvısı bulunur. Sıvı hava ile temas ettiğinde pıhtılaşır ve saman rengini alır.
   Akciğerlerde kesit köpüklüdür. Seröz zarlar altında da hemorajiler oluşmuştur.
   Gastro intestinal sistemde ince barsaklar az hiperemiktir.
LABARATUVAR İŞLLEMLERİ

   İnfeksiyonun kesin teşhisi için laboratuvara barsak içeriği, karaciğer, böbrek, dalak parçaları ve lenf yumruları gönderilir.
   Barsak içeriği üç ayrı yerden alınıp, steril şişe veya kapaklı kavanozlar içerisinde gönderilir.
    Örneklerden froti hazırlanarak bakteriyoskopik incelemeler yapılır. Gram pozitif sporlu basillerin yoğun oluşu dikkat çeker.
   Uygun besi yerlerine anaerob koşullarda ekilen örneklerden etken izole edilebilir. İzole edilen etken biyokimyasal testlerle identifiye edilir.
TOSİN ARANMÖASI

   Bunun için ince barsak içeriği kullanılır.
   İçerik FTS ile sulandırılır ve iki ayrı tüpe taksim edilir.
   Tüplerden birinin üzerine %0.4 TRİPSİN katılır, bir süre beklenir ve her iki tüp 3.000 rpm de 15 dk santrifüj edilir.
   Supernatant (üst kısım) ayrılır ve inokulum olarak kullanılır.
   Fareler üzerinde yapılan testte hazırlanan her bir inokulumdan ayrı ayrı iki fareye 0.2 ml kuyruk venasından enjekte edilir.
   Toksin varsa fareler 4-5 saat içinde ölür veya canlı kalırlar.
Doğal Barsak İçeriği
(0.8 cc filtrat + 0.2 cc FTS)   Tripsinli Barsak İçeriği
(0.8 cc filtrat + 1.2 cc FTS)   Olası
C.perfringens tipi
Fare 1   Fare 2   
Geç Ölürse   Ölüm Yok İse   C. perfringens Tip A
Derhal Ölürse   Derhal Ölürse   C. perfringens Tip B
Derhal Ölürse   Geç Ölürse   C. perfringens Tip C
Ölüm Yok İse   Derhal Ölürse   C. perfringens Tip D
TOKSİN NOTRALİZASYONU

   Barsak içeriği veya kültürde toksinin varlığı belirlendikten sonra toksin nötralizasyon testi uygulanarak Cl. perfringens tiplerinin A, B, C, D ve E olarak kesin teşhisi yapılır.
   Kullanılan anti-toksinler, Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) lisanslı laboratuvarlarında standart olarak hazırlanmaktadır.
   Test, deneme ve kontrol grubu olarak belirlenen beyaz farelere yapılır.
   İncelenecek barsak içeriği (filtrat) kontrol grubuna 0.2 cc intra peritoneal enjekte edilir.
   Filtrat içinde toksinlerin varlığı, farelerin ölümü, hematüri veya her iki bulgu ile değerlendirilir.
NEKROTİK TEST

   Kobaylarda yapılan nekrotize edici toksin identifikasyonu ve tip tayini, daha spesifik bir testtir.
   Bu amaçla kobaylara intradermal nekrotik test yapılır. Test, tek bir kobay ile yapılabildiği için daha pratik ve ekonomiktir.
SAĞALTIM

   C. perfringens tiplerinden ileri gelen gazlı gangren, sarı kuzu hastalığı, kuzu dizanterisi, enterotoksemiler ve Struck gibi hastalıklar çok zaman perakut ve akut seyirlidir.
   Bu nedenle bu hastalıklarda sağaltım pek başarılı olamaz.
   Subakut seyirli olgularda antibiyotiklerin verilmesi hastalığın seyrini yavaşlatır.
KORUN MA

   Enterotoksomilerde koruyucu olarak, öncelikle hazırlayıcı faktörlere karşı etkili önlemler alınmalıdır.
   Enteroloksemilere karşı aktif bağışıklık kazandırmak için
   1- Anakültür aşılar
   2- Anatoksin (tokso-id) aşılar veya
   3- Purifiye ve konsantre aşılar kullanılmaktadır.
   Yurdumuzda Pendikte hazırlanan enterotoksemi aşısı, alun de potas ile presipite edilmiş, anakültür, komplo bivalan aşısıdır. Aşı, koyun ve kuzulara uygulanır.
   Aşının 21 gün ara ile iki kez uygulanması önerilmektedir.
   Aşı uygulanan yerde fındık büyüklüğünden el ayası büyüklüğüne kadar oluşan şişlik normal sayılmaktadır.

   Hiperimmun serum verilmesi olumlu sonuçlar vermekledir, özellikle kuzu enlerotoksemileri ve kuzu dizanterisinde koruyucu olarak kuzulara 5 cc spesifik antiserum verilemesi yararlı olmaktadır.


Linkback: http://www.gencveteriner.com/index.php?PHPSESSID=d42b357815ac84f0094bcf62766a0583&topic=2397.0
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.