GençVeteriner | Veteriner Hekimlik ve Evcil Hayvan Portalı
Veteriner Hekim ve Evcil Hayvan Platformu

Larva Migransa Neden Olan Etkenler

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı vethekim_01

  • Aktif Üye
  • *
    • İleti: 108
    • Teşekkür: 9
    • Cinsiyet:Bay
Toxocara canis:

Köpek, kurt ve tilkilerin ince bağırsaklarında yaşamaktadır. Toxocara canis evcil etçillerin sindirim sisteminde yaşayan en büyük nematod türlerini kapsamaktadır. Erkekleri 10–12 cm dişileri ise 12–18 cm uzundur. Bir çift servikal kanat mevcut olup, bunlar kalın çizgiler taşımakta ve geriye doğru ilerledikçe daralarak parazitin önüne bir lanset şekli vermektedirler. Erkelerin arka ucu parmak biçiminde bir uzantı göstermektedir. Spikülümler 0,75–0,95 mm uzundur.
   Dişilerde vulva vücudun ön üçte biri sonunda yer almıştır. Yumurtaları yuvarlağa yakın, koyu kahverenginde, kalın kabuklu, kabuk üzerinde küçük fakat fazla miktarda menevişler taşımakta olup, 90 x 75 mikron çapındadırlar. Bu askarit türünde vücudun ön ucu ventrale doğru bükülmüştür.
    
   Gelişmede, T. canis’in göç dönemi geçiren diğer askarit türlerinden ayrılmayan temel bir biyoloji şekli bulunmakla beraber, bundan büyük oranda ayrılan bir biyolojisi bulunduğu da anlaşılmıştır.
   Temel ve esas olan gelişme şeklinde köpekler, içlerinde ikinci dönem larva taşıyan yumurtaları alarak enfekte olmaktadır. Yumurta içinde birinci gömlek değiştirme, bu yumurtalar dışkı ile dışarı çıktıktan takriben 12 gün sonra meydana gelmekte; bu yumurtaların enfektif hale geçmesi için ise takriben 28 güne ihtiyaç duyulmaktadır. Yumurtadan organizma içinde çıkan larvalar karaciğer-trachea yoluyla bir göç dönemi geçirmekte, ikinci gömlek değiştirme akciğerlerde oluşmakta, üçüncü ve dördüncü gömlek değiştirme ise bağırsaklarda meydana gelmektedir. Bu şekil biyoloji Ascaris’lere büyük bir benzerlik göstermekte fakat bu cinsten, akciğerlerde iki değil bir gömlek değiştirmesi ile ayrılmaktadır. Son iki gömlek değiştirme ise bağırsaklarda meydana gelmektedir. Enteresan olan husus, Toxocara canis enfeksiyonlarında yukarıdaki gelişme şeklinin sadece beş haftalıktan küçük, çok genç köpeklerde meydana gelmesidir. Bu yaştan büyük köpeklerde ise ancak birkaç larva trachea’ya erişmekte, larvaların çoğu akciğerlerden sistemik dolaşıma geçerek vücuttaki organlara (somatik) ulaşmakta ve orada ikinci dönem larva halinde kalıp yerleşmekte ve bekleme dönemine girmektedirler.
Altı aylık köpeklerde ise hemen bütün ikinci dönem T. canis larvaları artık somatik göç yapmakta, enfeksiyonlarda bağırsaklarda ancak birkaç olgun parazite rastlanabilmektedir. Bu köpekler, organlarında çok fazla sayıda ikinci dönem larvaları depo etmektedirler. Dişi köpeklerde bu dönem larvalar, somatik dokuları gebeliklerinin takriben 42. gününde terk ederek ana rahmindeki fötüslerin akciğerlerine geçmekte ve doğumdan hemen önce burada gömlek değiştirerek üçüncü dönem larva haline gelmektedirler. Bu nedenle yavrular akciğerlerinde üçüncü dönem larva taşıyarak doğmaktadırlar. Doğumdan sonraki hayatlarının birinci gününde bu safhadaki larvalar köpek yavrularının akciğerlerinden midelerine göç etmektedirler. Son iki gömleği ise bunların sindirim sisteminde değiştirmektedirler. Bütün larvalar doğumdan sonraki altıncı günde ve bu yavruların ince bağırsaklarında dördüncü gelişme dönemindedirler. Şimdi burada, başta anlattığımız esas gelişme şekline, larvaların gömlek değiştirme yerleri bakımından bazı benzerlikler görülmektedirler. Esas fark bu ikinci şekilde bütün bunların hepsinin fötüs içinde meydana gelmesi ve gerek yeni doğan yavrunun ve gerekse ananın bir enfeksiyon kaynağı olmasıdır.
   Olgun köpeklerdeki somatik göçte kısmi bir cinsiyet seçimi rol oynamakta, erkek köpeklerin bağırsaklarda dişilere oranla daha fazla T. canis’e rastlanmaktadır.
   Köpeklerin somatik dokularındaki ikinci dönem larvaların serbest hale geçme mekanizması henüz anlaşılmamıştır. Bunu izah için hormonal, immunolojik veya şemotaktik etkenler ileri sürülmektedir.
   İkinci dönem larvalara dişi köpeklerin dokularında bütün hayatları süresince rastlanmakta, bunlara henüz çiftleşmemiş dişilerde dahi tesadüf edilmektedir. Başka önemli bir husus ise bir geblik döneminde dokulardaki bu larvaların hepsinin serbest kalmadığıdır. Bu süretle bir dişi ilerdeki doğumlarda yeni bir enfeksiyon almadan da invazyonu yavrularına geçirebilmektedir.
   Bu suretle bu askarit türünde dişi köpeğin, dokuları enfeksiyonun başlıca rezervuarı, deposu olmakta ve sonuç olarak ta köpeklerde bu enfeksiyonun kontrolü güçlükler arzetmektedir.
   Yumurta yolu ile olan enfeksiyonda, T. canis’te prepatent süre 4-5 hafta arasında değişmektedir. Prenatal enfeksiyonlarda ise ilk yumurtalar doğumdan takriben üç hafta sonra dışkıda görülmektedir.
   Sonradan yapılan başka bir çalışma sonucuna göre, T. canis’in ikinci dönem larvalarına dişi köpeklerin sütlerinde de rastlanmış ve bu suretle bu askarit türünün ana sütüyle yavruya intikal ettiği de anlaşılmıştır. T. canis’in insan hekimliği bakımından da önemi vardır. Çünkü enfektif yumurtalar çocuklar tarafından alınmakta ve serbest kalan larvalar “Viseral larva göçü” adını alan bir sendroma etken olmaktadırlar. Genellikle, yumurtadan çıkan ikinci dönem T. canis larvaları eosinophilic granulom’ların meydana geldiği karaciğere göçmektedirler. Ancak bazen bunlar göz ve merkezi sinir sistemine de ulaşmaktadırlar. Bunlara benzer olaylar gerek suni olarak ve gerekse doğal şartlarda domuzlarda da görülmektedir.
    
Toxocara cati:

Yayılışı: Yurdumuz dahil Dünya’nın değişik ülkelerinde yayılır.

Morfoloji: Parazit 6-10 cm uzunlukta ve krem rengindedir. Toxocara cati’nin yumurtaları kahverengi, yuvarlak, kalın kabuklu olup kabuğun üzeri tırtıklı, servikal kanat şekli ok ucu şeklinde, erkekte arka uçta çıkıntı vardır.

Konak: Kedi ve Felidae ailesindeki diğer türlerin ince bağırsaklarına yerleşir.
Yaşam Çemberi: Yaşam çemberi Toxocara canis’inkine bnzer. Sadece intrauterin bulaşmanın görülmemesiyle ondan ayrılır. Yumurta ile olan enfeksiyonlarda prepatent süre 8 haftadır.

Patogenez ve Klinik Belirtiler: Enfeksiyon daha ziyade glaktojen yolla veya enfekte paratenik konağın yenmesiyle gerçekleşir. Bu durumda larvalar akciğer-trakeal göç geçirmez. Lezyonlara sadece bağırsaklarda rastlanır. Enfekte hayvanlarda karın şişliği, ishal, tüylerde matlık ve gelişme bozuklukları görülür. Köpeklerin Toxocara canis enfeksiyonunda görüldüğü gibi kedilerde de Toxocara cati enfeksiyonlarında epileptik konvulziyonlar görülebilir.

Tanı: Dışkıda yumurtaları görmekle yapılır.

Sağaltım: Toxocara canis enfeksiyonunda olduğu gibi; Piperrazine bileşikleri (200 mg/kg), Fenbendazole (50 mg/kg dozda üç gün süreyler), Mebendazole (22 mg/kg dozda 3–5 gün süreyle), Nitroscanate (50mg/kg), Albendazole (20 mg/kg dozda arka arkaya üç gün), İvermectin (0,2 mg/kg), Moxidectin (0,2 mg/kg), Milbemycine oxyme (0,25 mg/kg), Selamectin (6 mg/kg), ilave olarak Mebendazole 50 mg/kg dozda kullanılabilir.
Kontrol: Galaktojen bulaşma önemli bir yol olduğundan yeni doğan yavrular annelerinden ayrılır ve suni beslenirler. Yavrulara Toxocara canis’de verilen süreler içinde sağaltım uygulanır.

Toxocara mystax: Kedilerin ve yabani Felidae’lerin ince bağırsaklarında bulunmaktadır. Erkekleri 6–7 cm dişiler ise 4–10 cm uzundurlar. Servikal kanatlar çift ve geniş olup bu türde bunlar arkaya doğru seyrederken birdenbire daralmakta ve bu suretle bu nematoda ok şekli bir görünüş vermektedirler. Erkeklerin kuyruk uçları parmak şeklinde terminal bir uzantı ile sonlanmaktadır. Spikülümler 1,63–2,08 mm uzundurlar. Yumurtaları yuvarlağa yakın şekilde ve 65–75 mikron çapındadırlar. Bu yumurtaların renkleri bir öncekinden daha az koyu ve daha da az bulunur.
       
Gelişmeleri: Bütün askaritlerin biyolojilerinde olduğu gibi klasik olarak kediler ikinci dönem larvaları taşıyan yumurtaları almakla enfekte olmaktadırlar. Paraziter dönemlerinde ise karaciğer-tarchea göçü görülmekte, bütün gömlek değiştirmeler sindirim sisteminde meydana gelmekte, ikinci ve üçüncü gömleği mide çeperinde, dördüncü gömleği ise ince bağırsaklarda değiştirmektedirler. Dışarı çıktıktan 28 günde enfektif hale gelen yumurtalar fare, yer solucanı, hamam böcekleri, tavuk, koyun ve diğer paratenik konakçılar tarafından alınmakta ve ikinci dönem larvalar bu hayvanların somatik dokularına göçmektedirler. Farelerde bu larvalar en çok karaciğerde görülmekte ve buralarda larvalar, paratenik konakçılar, kediler tarafından yeninceye kadar canlı halde beklemektedirler. Bu tip enfeksiyonda yani kediler paratenik koçakçıları yiyerek aldıkları invazyonlarda larvalar kedide bir göç dönemi geçirmemekte, bunlar tamamı ile bağırsakta kalarak orada sexüel olgunluğa erişmektedirler.
    
   Kediler, ancak enfekte T. mystax yumurtası aldıkları zamanlarda organizmalarında serbest kalan ikinci dönem larvalar, bunlarda birinci yani klasik olan karaciğer-tarchea göçü göstermektedirler. Bu göçü paratenik konakçıda tamamlamış olan larvalar ise kedilerde yeniden bir göç dönemine girmemektedirler.
     
   Aynı cinse bağlı olan T. canis ve T. mystax türlerinde enfeksiyon rezervuarları bu suretle tamamı ile ayrı olmaktadır. T. canis’de bu ödevi konakçının bizzat kendisinin somatik dokuları gördüğü halde, T. mystax’da bunu başta fareler olmak üzere avlayabileceği çok çeşitli paratenik konakçılar yapmakta, bu durum ise bu enfeksiyonun kontrolünü çok güçleştirmektedir.
   Et yiyenlerde görülen askaritlerin patolojik etkilerini anlatırken tüm türler üzerinde toplu olarak değil ayrı ayrı neviler dikkate alınarak bilgi verilecektir. Bunlardan T. canis’in konakçı üzerindeki patogenik tesirleri genellikle ve daima olduğundan fazla abartılmıştır. Ağır enfeksiyonlarda ince bağırsak mukozasına gelen ikinci dönem larvaların köpeklerde bir enteritis ve submukozada hemorajiler meydana getirildiği bildirilmiştir. Tabiatı ile mukozada bir göçe sahip olan helmintlerin tümünde böyle bir etki meydana getirme olanağı mevcuttur. Ancak normal enfeksiyonlarda ve T. canis olaylarında bu duruma seyrek rastlanmaktadır.
   Larvalar karaciğerde kapillar alanların bir yöresinden diğerine göçerken bu organda hemorajik izler ve odaklarla birlikte eozinofilik sellüler infiltrasyonlar da meydana getirmektedirler.
   Ancak tahrip edilenlerin yerini fibröz dokuların alması, bu organa yani karaciğere, larvaların girişinden sonraki takriben 10 içinde başlamaktadır. Bu suretle buradaki değişiklikler herhangi klinik bir işarete etken olmamaktadır.
   Bu nematodla enfekte köpeklerin akciğerlerinde az veya çok ciddi lobuler pneumoni ile birlikte eozinofil infiltrasyonları görülmekte, alveoller, exudat, eozinofil, alyuvar ve larvalarla dolmaktadır. Ağır enfeksiyonlarda, bu organda hemorajik bölgeler belirmekte ve pulmoner enfeksiyon döneminde doğumdan önce prenatal ağır T.canis enfeksiyonu gösteren köpek yavruları, doğumdan sonraki birkaç gün içinde ölmektedirler. Parazitler ince bağırsakta olgunlaştıktan sonra görülen semptomlar, karın sarkıklığı, daire ve büyümede geriliktir. Olgun askaritler ekseriye dışkıyla veya kusmukla dışarı atılmaktadır. Köpeklerdeki bağırsak ascariasis’inden ötürü ciddi bir hastalık çok nadir hallerde görülmektedir. Bazı yazarlar toxocariasis’li köpek yavrularında sinirsel semptomlarda gördüklerini bildirmektedirler.
   T. canis enfeksiyonlarının parazitolojik tanımı dışkıda karakteristik koyu kahverenkli, yuvarlağa yakın bir şekil gösteren ve kabuk üzerinde fazla miktarda parazitler taşıyan yumurtaların görülmesiyle konmaktadır. Dışkı veya kusma ile dışarı atılan T. canis’ler ise T. leonina’dan erkeklerin arka taraflarının küçük ve parmak benzeri bir uzantı taşımasıyla kolaylıkla ayrılmaktadır. Dişi köpeklerin dokularında somatik larvaları öldürebilecek bir antelmentik bulunana kadar ana köpeğin enfeksiyona depo ödevi görmesi olayı T. canis’in kontrolünde en büyük engeli teşkil etmektedir. Köpek yavruları pratik olarak ne kadar uygunsa o kadar erken bir dönemde sağaltılmalıdır. Bu hususta şunu hatırdan çıkarmamak lazımdır ki yavrular doğumdan önce (Prenatal) enfekte olmuşlarsa prepatent süre sadece üç haftadır ve bağırsaklardaki olgunlaşmamış askaritleri öldürmek için bu süreden önce sağıtmaya yönelmelidir. Sağıtma ile birlikte köpeklerin gezindikleri yerler ciddi bir temizliğe tabi tutulmalıdır. Çünkü yapışkan olan Toxocara yumrutaları özellikle sıcak köpek barınaklarında uzun süre canlı kalma olanaklarına sahiptirler.
   Köpek yavrularına ikinci sağıtma iki aylıkken uygulanmalı ve bu suretle bu hayvanların fazla duyarlı oldukları hayatlarının ilk üç haftalık dönemlerinde aldıkları yumurtalardan meydana gelen olgun askarit veya bunların larvalarının dışarı atılması sağlanmalıdır.
   Evcil et yiyenlerin diğer askaritleri gibi, T. mystax’da bütün dünyada endemik halde görülmektedir. Bu askarit türünün özel epidemiyolojisi T. canis’inkinden belirli olarak ayrılmaktadır.
   Bunun epidemiyolojisinde önemli özellik, T. mystax enfeksiyonlarındaki rezervuar konakçıların, kedilerin yakalayıp veya avlayıp yedikleri hayvanlar olmasıdır. Bunlar da yukarıdaki bahiste bildirdiğimiz hamam böcekleri, diğer böcekler ve yer solucanları gibi omurgasız hayvanlarla fare, sıçan ve diğer küçük memeliler gibi omurgalı olanlardır. T. mystax’a karşı yaş bağışıklığı kedilerde takriben altıncı ayda başlamakta olup, bu durum köpeklerdeki T. canis’den biraz daha geç olmaktadır. Kedi yavruları analarının avlarını paylaşmak suretiyle erken enfeksiyonu almaktadırlar. Bu askarit türünde avcı-av çemberine ilaveten basit yumurta enfeksiyonlarının da meydana geldiğini hatırdan çıkarmamalıdır. Ancak kedilerin dışkılarını gömmek itiyatları, bu enfeksiyon şeklini asgari hadde indirmektedir.
   Kedilerin paratenik konakçıları yemek suretiyle aldıkları T. mystax enfeksiyonlarında bir larva göçünün olmadığını, bunun sadece yumurta enfeksiyonlarında görüldüğü bildirilmiştir. Kedilerin bilinen dışkılarını gömmek adetlerinden dolayı da akciğerden larvaların geçişi müstesna ve nadir hallerde olmakta ve bunun meydana geldiği hallerde dahi larvaların akciğerlerdeki patolojik etkisi T. canis enfeksiyonlarından çok daha az görülmektedir. Bunun muhtemel nedeni de bu larvaların akciğerlerde gömlek değiştirmemeleridir.
   T. mystax enfeksiyonlarında genel semptomlar, karın sarkıklığı, diare, kedilerin tüylerinin karışıklığı ve ağır enfeksiyonlarda kilo alamama halleridir.
   Bu enfeksiyonun parazitolojik tanımlanması, dışkı bakısında yuvarlağa yakın bir şekil gösteren kalın kabuklu yumurtaların görülmesiyle olmaktadır. Kabuk, daha az koyu kahverengi bir renk taşımakta olup, üzerindeki parazitler T. canis’den daha azdır.
   Dışkı veya kusmukla dışarıya atılan Toxocara mystax’lar ise gözle dahi kolayca görülebilen ok başı şeklindeki servikal kanatların görülmesiyle Toxocaris leonina’dan kolayca ayırt edilebilmektedir. Bu türün biyolojisinde çeşitli paratenik konakçıların bulunması bu enfeksiyonun kontrolündeki güçlüğü arttırmaktadır. Kedi ve köpek ascaridosis’inin kontrolünde en önemli unsur sağıtma ise de T. mystax’da sağıtmaya, T. canis enfeksiyonlarında olduğu gibi hayvanlar çok gençken ve çok erken başlamaya ihtiyaç ve lüzum yoktur. Çünkü enfeksiyon, kedilerin avlanmaya başlamasından sonra ancak meydana gelmektedir.
   Toxocaris enfeksiyonlarının etkeni olan T. leonina’nın köpek ve kedilerde bir göç devresi olmadan gelişirler. Bu tür hem köpek hem de kedide görülse de bu türe daha çok köpeklerde rastlanmakta ve sıcak bölgelere gidildikçe T. canis’te olduğu gibi yayılış azalmakta ve ortadan kalkmaktadır.
   Bu türün epidemiyolojisi T. mystax’ınkine yakın bir benzerlik göstermektedir. Bunun nedeni ise bu parazitle enfeksiyonda rezervuar konakçıların bulunmasıdır. Ancak T. mystax’dan farkı, T. leonina’da larva dönemlerini taşıyan küçük hayvanların hakiki arakonakçıları olmaları keyfiyetidir. Çünkü bu aracılarda larva bir gömlek değiştirmekte ve bunları yiyen köpek ve kediler üçüncü dönem larvaları alarak enfekte olmaktadırlar.
   T. leonina’da ikinci dönem larva taşıyan yumurtaların alınmasıyla direkt olarak enfeksiyon meydana gelebilmektedir.
   Parazitolojik tanımlama dışkıda kalın fakat düz kabuklu oval yumurtaların görülmesiyle yapılmaktadır. Dışkı ve kusmukla dışarı atılan Toxocaris leonina, erkeklerinin arka taraflarında parmak benzeri bir uzantının bulunmasıyla Toxocara canis’den ayrılmaktadır. Bundan başka T. canis’de servikal kanatlar lanset şeklinde görüldüğü halde T. leonina’da bunlar uzun ve dardır.
   T. leonina’nın kontrolünde kedilerdeki Toxocariasis enfeksiyonlarında karşılaşılan durum görülür. Bunun nedeni de avlanıp yenen rezervuar konakçıların bulunmasıdır. Kontrolde esas ise enfeksiyonu sınırlamak için hayvanların sağıtılması ve yumurtalarla direkt enfeksiyona mani olmak için de sert hijyenik tedbirlerin uygulanmasıdır.



vethekim_01

Linkback: http://www.gencveteriner.com/index.php?PHPSESSID=ff9164fdd0ceee4d524de98f5386c693&topic=1345.0