GençVeteriner | Veteriner Hekimlik ve Evcil Hayvan Portalı
Veteriner Hekim ve Evcil Hayvan Platformu

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı vethekim_01

  • Aktif Üye
  • *
    • İleti: 108
    • Teşekkür: 9
    • Cinsiyet:Bay
Tarihi belgeler, Türklerin tavukçuluğu çok eski devirlerden beri bildiğini ve yetiştirdiğini göstermektedir. Bu, övünülecek bir durum olmakla beraber köylerimizde bugünkü yetiştiriciliğin genellikle o devirlerinkinden pek farklı olmadığını da üzülerek söylemek gerekir. Keza Osmanlı İmparatorluğu zamanında yumurta ihraç eden ülkeler arasında yer aldığımız halde daha sonra bu yetiştiricilik dalındaki gelişmeleri izleyememiz nedeniyle tavukçulukta da gelişmiş ülkeler ile aramızda aleyhimize ortaya çıkan fark 1960’lı yıllara kadar büyümüştür. 1930 yılına kadar ki tavukçuluğumuzla ilgili Türkçe kaynaklarda mevcut bilgiler bundan ibarettir. Halbuki bugün tavukçuluğu ileri ülkelerde tavukçulukla ilgili istatistik ve gelişmelere ait bilgiler çok öncelere uzanmaktadır. Örneğin, A.B.D. de daha 1800 yıllarında tavuk mevcudu, et-yumurta üretim değerlerinin bilinmesi, bu yıllarda islah çalışmalarının başlaması ve tavukçulukla ilgili diğer etkinlikler, bu ülkelerde tavukçuluğun bugünkü düzeyde ulaşmasında payı vardır. Ancak bizde gerek Osmanlı Devletinde gerekse 1930 yılına kadar ki döneme ait bilgilere rastlanılmamaktadır. Bu, muhtemelen yazı dili değişikliğinden ve arşivlerin incelenmemesinden kaynaklanmaktadır.

Memleketimizde ilk modem tavukçuluk hareketinin, 1930 yılında İktisat Vekaleti tarafından yetiştirme ve tecrübe kurumu olarak Ankara’da o tarihteki adı ile Merkez Tavukçuluk Enstitüsü’nün açılışının kararlaştırılması ile başladığı kabul edilir. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi yanında kurulan bu Enstitü 1938-1939 yıllarında orman çiftliği yolu üzerindeki bugünkü yere nakledilmiştir. Ancak kurulan bu müessesenin yaklaşık 20 yıllık dönemde tavukçuluğumuza önemli bir katkısı olmamıştır. 1951 yılında, bu enstitü ve tavukçuluğa özel ilgisi olan çok az sayıdaki yetiştirici dışında ülkemizde standart saf ırkların olmadığı bilinmektedir. Bu tarihte yaklaşık 20 milyon tavuk populasyonumuzu genellikle köylerde yetiştirilen karışık köy sürüleri meydana getirmekte ve ortalama yumurta verimleri de 50-60 civarında bulunmaktaydı.

1938 yılında Ankara’da toplanan Birinci Köy ve Ziraat Kalkınma Kongresinde tavukçuluğumuzun durumu ve geliştirilmesi konusu geniş şekilde tartışılmış ancak önerilen tedbirler uygulanamadığından beklenen sonuca ulaşılamamıştır. Yine tavukçuluğumuzun geliştirilmesi amacıyla 1952 yılında Ziraat Vekaletinde Merkez Tavukçuluk Komitesi oluşturulmuş ve çalışmaların daha iyi yürütülebilmesi için de Ziraat İşleri Umum Müdürlüğüne bağlı Küçük Evcil Hayvanlar Şubesi kurulmuştur. 1952 yılında A.B.D. den ve İngiltere’den Tarım ve Orman Bakanlığının bazı müesseselerine kültür ırkı tavuk ithal edilmiştir. 1953 yılında Milli Tavukçuluk Komitesi kurulmuştur. 1950li yıllarda modem tavukçuluğu geliştirmek için özellikle ABD. den Beyaz Leghorn, New Hampshire ve Plymouth Rock gibi saf ırklar ithal edilmiş, bunlar kamu kuruluşlarında üretilerek özel yetiştiricilere ve köylere intikal ettirilmiştir. Bu dönemde getirilen saf ırklar üzerinde önemli bir araştırma ve ıslah çalışmasının yapılmadığını görmekteyiz. Buna rağmen bu çalışmalar bir yandan heves uyandırmış bir yandan da teknik getirmiş ve geliştirmiştir.

1958 yılında Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü bünyesinde Kümes Hayvanları Yetiştirme Hastalıkları şubesi kurulmuştur. 1955-1956 yıllarında İstanbul’da özel bir tavuk mezbahası, Ankara’da Et-Balık Kurumu tarafından büyük kapasiteli bir tavuk mezbahası kurulmuştur. 1956 yılında Yem Sanayii TAŞ. kurularak daha sonraki yıllarda ilave fabrikalar ile yem üretimimiz arttırılmıştır. Tavukçuluk uzmanı yetiştirilmesine önem verilmiş ve çiftçi düzeyinde kurslar düzenlenmiştir.

1960 yılına kadar ki Türkiye tavukçuluğunun gelişimi değerlendirilecek olursa, bu dönemde önemli bir gelişme-sıçrama olmadığını, tavukçuluğunun bir endüstri olarak geliştiği dünyada bu sahada vukubulan gelişmelerin ülkemize transfer edilemediğini, ancak yapılan çalışmalarla 1960 sonrası tavukçuluğumuzda görülen gelişmeye bir zemin hazırlandığını söyleyebiliriz. Çünkü A.B.D. de geliştirilip bütün Dünyada hızla yayılan hibrit materyal üretimi, kuluçka, besleme, hastalık ve sağlık kontrolü, üretim tekniği ve manejmanda önemli değişim, gelişim ve yenilikler birbirini izlemiştir. 1960 yılına kadar ki dönemde saf ırk ithalleri ve bunların üretilip yetiştiricilere intikali ile özel teşebbüs tarafından sağlanan bazı gelişmelerin 1960 sonrası tavukçuluğumuzun gelişmesinde etkisi olmuştur. Keza özel teşebbüsün A.B.D. de geliştirilip bütün dünyaya hızla yayılmaya başlayan hibrit materyal yetiştiriciliğine ilgi duymasında ve gereken teknik şartları yerine getirerek bunların ebeveynlerinin ithaline başlanılmasında yine bu çalışmaların büyük rolü olmuştur. 1960 sonrası Türkiye tavukçuluğunda görülen gelişmede yukarıdaki etkenlerin dışındaki ülkede demokratik sisteme geçiş, sosyal hayatta değişme, kültür düzeyinde gelişme, şehirleşmenin gelişmesi, kırsal kesimden şehre göç, nüfus artışı, halkın beslenme alışkanlıklarında ve görüşlerinde değişme ve bunlar sonucunda yumurta ve tavuk etme talep artışının da etkisi olmuştur.

Türkiye Tavukçuluk endüstrisinin gelişimi özellikle son 25 yıla rastlamaktadır. bu dönemde, düşük üretim kapasiteli köy tavukçuluğundan modem girdilerin daha yoğun biçimde kullanıldığı teknik tavukçuluğa yönelinmiş, çoğunluğu köylerde olan düşük verimli tavuk populasyonunun yerini modem ticari sürüler almaya başlamışlardır.



vethekim_01
Linkback: http://www.gencveteriner.com/index.php?PHPSESSID=b9b527c42787f5b5d5d20e5bd468e3fe&topic=1407.0
« Son Düzenleme: 17 Mart 2009, 18:27:11 Gönderen: vethekim_01 »